27 Kasım 2008 Perşembe

OKUMAYI SEVDİRELİM

Kitap okuma; hava gibi, su gibi, yemek gibi günlük hayatımızın bir parçası olmadıkça kültürel geli?memizi tamamlamamız ve bilgi ça?ını yakalamamız mümkün de?ildir. Ekonomik kalkınmanın temel yatırımı e?itim ise kitaplar da e?itimin temel aracıdır. Okumayı ö?renenlere neyi, nerede, nasıl okuyacakları gösterilmez, okunacak yeterli malzeme ve rahat ortamlar sa?lanmazsa, kazanılan okuma becerileri yok olur. Bir ömür boyu sürecek ö?renme kesilirse iyi ö?renmi? olmak neye yarar. Okunacak bir ?eyin yoksa iyi okuma bilmenin ve yüksek yerlerden diploma almanın ne faydası vardır. Unutmamalıyız ki okulda ö?rendiklerimizi, yeni bilgilerle beslemezsek bir süre sonra ba?langıca döneriz. Kitap okumak beyini ve bedeni genç tutar. Hayatları boyunca devamlı kitap okuyup bulmaca çözenler, 75-80 ya?larına gelseler de en karma?ık zihinsel faaliyetleri yapabilirler. Mesela dünyaca ünlü tıp profesörü Gazi Ya?argil 79 ya?ında olmasına ra?men en karma?ık beyin ameliyatlarını ba?arı ile yapabilmektedir. Bunun sırrını soranlara ise ?Bol bol kitap okurum ve bulmaca çözerim? demi?tir. Bu bölümde bazı istatistikler vererek, olayı rakamlarla vurgulamak istiyorum; Milli E?itim Bakanlı?ı?nın gençler arasında yaptı?ı ara?tırmaya göre; son bir ay içinde kitap okuma oranları ?öyledir: % 61 hiç kitap okumamı?tır, % 13.4 bir kitap okumu?tur. Kültür Bakalı?ınca yapılan istatistiklere göre ise; *** Bir yılda basılan kitapların çe?idi ülkelere göre ?öyledir: ABD 85.121 Japonya 42.217 İngiltere 64.761 Almanya 64.761 Türkiye 6.151 *** Gazete okuyanların nüfusa oranları ?öyledir: Japonya % 62 Almanya % 48 Türkiye % 5 *** Türkiye;deki kahvehane ve kütüphane sayılarının kıyaslaması ise ?öyledir: Kütüphane sayısı 1412 Kahvehane sayısı 570.000 Buna göre: 49.500 ki?iye bir kütüphane dü?ereken, 122 ki?iye bir kahvehane dü?mektedir. *** Gallup firmasının yaptı?ı bir ara?tırmaya göre bazı ülkelerdeki kitap okuyanların nüfusa ornları ?öyledir: Japonya % 14 ABD % 12 Almanya % 11 İngiltere % 11 Türkiye % 0,01
Kitap Üzerine İstatistik Bilgiler

- Toplam nüfusu sadece 7 milyon olan Azerbaycan'da kitaplar ortalama 100.000 tirajla basılırken, Türkiye'de bu rakam 2000 - 3000 civarında basılmaktadır.

- Gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen yıllık kitap alımı, ortalama 100 ABD doları, Türkiye'de ise bu rakam 10 ABD dolarının altındadır.

- Türkiye'de her 100 kişiden sadece 4,5 kişi kitap okuyor.


- Japonya'da yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılıyor. Türkiye'de sadece 23 milyon.

- Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu'nda, kitap okuma oranında Türkiye, Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86. sırada.

- Japonya'da kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25, Fransa'da 7. Türkiye'de ise yılda 12 bin 89 kişiye 1 kitap düşüyor.

- Türkiye'de yüksek öğrenim görenlerin oranı 1965'e göre 14 kat arttı. Ama Yüksek Öğrenim mezunlarının kitap okuma oranı 1965'in de altında kaldı.




Dünyada Bir Yılda Ders Kitapları Hariç Basılan Kitap Sayısı
Amerika 72 000
Almanya 65 000
İngiltere 48 000
Fransa 39 000
Brezilya 13 000
Türkiye 6 031

Arkadaşlar haberlerde gördüm. Dünyada yapılan bir kaç istatistik.

Hindistan haftada 11 saat kitap okuyor en az kitap okuyan ülke güney kore

Türkiye ise hafta da 4 saat ile suudi arabistan tunus fas ve mısır gibi ülkelerden geride.

amerika'da da düşük bir oran var

ayrıyetten: tv izleme oranlarında

Türkiye ilk 5 in icerisinde ve ilk 5 in icerisinde olan diger ülke ise amerika ve kanada geliyor.

Radyo'da : en fazla radyo dinleyen ülke Arjantin

Kitap okumayan Türkiye gerçeği her geçen gün artarak sürekli kanayan bir yara olarak karşımızda duruyor. Özellikle TV lerin yaygınlaşması ve proğram kalitelerinin çok düşük olması ayrıca internet olayı da esasen çok az olan okuma alışkanlığımızın dibe vurmasına sebep oldu. Tabii buna ekonomik şartların ağırlığını da eklemek gerekir..

Türkiye'de Kitap Okuma ve Televizyon İzleme Oranları

Dergi okuma oranı % 4
Kitap okuma oranı % 4,5
Gazete okuma oranı % 22
Radyo dinleme oranı %25
Televizyon izleme oranı %94

Kitap ve Kütüphane Üzerine İstatistik Bilgiler

Türkiye'de 5 kişiye 1 kitap düşüyor!

- AB'ye üye ülkelerden nüfusu bize yakın olan (80 milyon) Almanya'da 7500 kişiye 1 halk kütüphanesi düşerken Türkiye'de 68 bin 500 kişiye 1 halk kütüphanesi düşüyor.

- Almanya'da halk kütüphanelerinde toplam 104 milyon kitap varken bizde toplam 13 milyon kitap var. Almanya'da halk kütüphanesi başına düşen kitap sayısı 25 bin iken Türkiye'de 6 bin. AB ortalaması 16 bin.

- Almanya'da kişi başına 1.3 kitap düşerken Türkiye'de 5 kişiye 1 kitap düşüyor. AB ortalaması ise kişi başına 3 kitap.

- Almanya nüfusunun yüzde 10'u halk kütüphanelerine üye iken Türkiye nüfusunun yüzde 1'i üye. AB ülkelerinin halk kütüphanelerine üyelik oranı ise yüzde 25.

- Toplam nüfusu sadece 7 milyon olan Azerbaycan'da kitaplar ortalama 100.000 tirajla basılırken, Türkiye'de bu rakam 2000 - 3000 civarında basılmaktadır.

- Gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen yıllık kitap alımı, ortalama 100 ABD doları, Türkiye'de ise bu rakam 10 ABD dolarının altındadır.

- Türkiye'de her 100 kişiden sadece 4,5 kişi kitap okuyor.

- Japonya'da yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılıyor. Türkiye'de sadece 23 milyon.

- Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu'nda, kitap okuma oranında Türkiye, Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86. sırada.

- Japonya'da kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25, Fransa'da 7. Türkiye'de ise yılda 12 bin 89 kişiye 1 kitap düşüyor.

- Türkiye'de yüksek öğrenim görenlerin oranı 1965'e göre 14 kat arttı. Ama Yüksek Öğrenim mezunlarının kitap okuma oranı 1965'in de altında kaldı.

2. Dünya savaşında Leningrad Alman topçu ateşi altında iken ve kentte elektrik, ısıtma vs. yokken Rusların soğukta paltoları ile ve gaz lambaları ışığında kütüphanelerde kitap okudukları 2. dünya savaşına ait belgeler içerisinde yer almaktadır.

Ayrıca özel ve görevli olarak ziyaret ettiğimiz gelişmiş batı ülkelerinin kentlerinde dikkatimizi çeken en önemli yapıtlar gerek mimari ve estetik gerekse içerisindeki yazılı ve basılı eser zenginliği açısından kütüphaneler olmuştur.

Esasen gelişen toplumlar için daha fazla yasa gerekmediği, daha fazla bilgi ve eğitim gerektiği üzerinde toplum bilimcilerin genel bir mutabakatı bulunmaktadır..

En son ziya güney tarafından Çrş 19 Eyl 2007, 10:03 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi



Milli Eğitim Bakanlığı’nca hazırlanan raporda, “televizyon izleme alışkanlığının, özellikle son yıllarda okuma alışkanlığı edinmede en etkin engelleyicilerden” biri olduğu belirtildi. Rapora göre, Türkiye’de televizyon izleme süresi dizi filmlerdeki artışa paralel 3.5 saatten 4 saate yükseldi. Bu artışla, ABD ile birlikte en fazla televizyon izlenen ülke konumuna gelen Türkiye, kitaba yatırım konusunda ise dünya ortalamasının yarısını bile yakalayamıyor.
Bir Norveçli kitaba yılda 137 dolar, Alman 122 dolar, İsveçli, Avustralyalı ve Belçikalı 100 dolar, ABD’li 95 dolar harcarken, bir Türk yılda kitap için yalnız 0.45 dolar para ayırıyor. Türkiye, bu konuda dünya ortalaması olan 1.3 doların bile çok altında kalıyor.

AYAKTA KİTAP OKUMA: “TAŞİYOMİ”
Raporda, Türkiye ile gelişmiş ülkelerin, kitap okuma oranları da karşılaştırılarak, aradaki “derin uçuruma” dikkat çekildi. Bir Japon yılda 25, İsveçli 10, Fransız 7 kitap okuyor. Oranlamaya göre Türkiye’de, 6 kişiye yılda 1 kitap düşüyor.
Raporda, Japonya’da “ayakta kitap okuma alışkanlığı” için “taşiyomi” kelimesinin kullanıldığına işaret edilerek, “Böyle bir kelime sözlüğe geçtiği halde, bizim ülkemizde bırakın ayakta kitap okumayı, evlerdeki kitapların bile yüzüne bakılmamakta ve kitaplar genellikle vitrinleri süsleyen bir aksesuar olarak kullanılmaktadır” denildi.

BOŞ ZAMANLARI, TELEVİZYON DOLDURUYOR
“Neden kitap okunmuyor” sorusuna da cevap aranan raporda, Bakanlığın çeşitli dönemlerde öğrenciler arasında yaptığı anket sonuçlarına yer verildi. Buna göre, az okumanın en önemli sebeplerinin “okuma alışkanlığının olmaması ve televizyon, video, sinemanın kitap okumaya tercih edilmesi” olduğu belirtildi.
Anketten hareketle öğrencilerin boş zamanlarının büyük bölümünü “evde geçirdikleri” ifade edilen raporda, şunlar kaydedildi: “Televizyon izleme alışkanlığı özellikle son yıllarda okuma alışkanlığı edinmenin en etkin engelleyicilerdendir. Zamanın çoğu evde geçirilmektedir ve evde geçirilen zamanda televizyon izlemek, okumak, ders çalışmak ve hatta temel ihtiyaçları gidermek gibi işler karşısında ilk tercih olmaktadır.”

TÜRKLER, KİTABA HİÇ ISINAMAMIŞ
Raporda, Türklerin okuyan bir toplum olup olmadığı tarihsel açıdan da değerlendirildi. 3 dönem baz alınarak yapılan inceleme özetle şöyle:
İslamiyet Kabul Edilinceye Kadar (10. yüzyıla kadar) :
Bu devirde Türk toplumunun okuyan, okumayı seven bir toplum olduğunu söylemek epeyce zordur. 11. yüzyılın Endüslü bilgini İbni Said’in Tabakatü’l-Ümem adlı kitabında dünya milletleri ikiye ayrılır: Bilimle uğraşan milletler (Hintliler, İranlılar, Yunanlılar, Romalılar, Araplar); Bilimle uğraşmayan miletler (Türkler, Moğollar, Çinler). Aynı eserde, bilimle uğraşmayan milletlerden kulağına herhangi bir fikir veya felsefe ulaşmadığına da özellikle işaret eder.
İslamiyet’i Kabulden (10. yüzyıldan) 17. Yüzyıla Kadar:
Bu devirde nispeten okuyan, düşünen bir toplumla karşılaşıyoruz. Ülke, medreselerle ve hemen yanlarına açılan kütüphanelerle doluyor. Devrin sosyal şartları içinde okuma-yazma oranı çok yüksek değilse de kulağa, dinlemeye dayalı gelişmiş bir kültür var.
17. Yüzyıldan Günümüze Kadar:
Türk toplumu tekrar okumayan, fazlaca düşünmeyen, bilgi üretmeyen bir toplum haline gelir. Matbaanın Türkiye’ye girişinden (1727) 19. yüzyılın sonlarına kadar basılan kitap sayısı 5 bin civarında. Bu sayı ancak 20 yüzyılın başlarında 35-40 bini buldu. 1930-32 yıllarında bir kitap 300 adet basılırsa sevinilirdi. Devrin ünlü gazetecisi Ziyad Ebuzziya 1933’te bir kitaptan 500 adet bastığında, bunun hayretle karşılandığını anlatır.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, Türk toplumunun sosyal, ekonomik ve siyasi şartlarında önemli değişiklikler olmasına rağmen, kitap, gazete, dergi ile arasının iyi olmadığını, toplumumuzun okumayı alışkanlık ve hayat tarzı haline getirmediğini göstermektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Muammer Yaşar Özgül, Türkiye'de kitap okuma oranının yüzde 4'ler civarında olduğunu belirterek, ''Bu gerçekten çok acıklı ve üzüntü verici bir durumdur. Bu sayıyı mutlak surette artırmamız gerekiyor'' dedi
Kütüphane Haftası dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı Yayımlar Dairesi Başkanlığında düzenlenen etkinlikte konuşan Özgül, kütüphanelerin tarihinin M.Ö. 3000 yılına uzandığını, bilinen ilk kütüphanenin M.Ö. Asurlar tarafından oluşturulduğunu, ancak Irak'taki kazıların bundan çok önce de kütüphane kurulduğunu ortaya çıkardığını ifade etti.
Osmanlı döneminde de kütüphanelere büyük önem verildiğini anlatan Özgül, insanların her zaman kitaba ve okumaya ihtiyacı olduğunu vurguladı. Türkiye'de bugün modern kütüphaneler kurulduğunu, yayınevlerinin de çok sayıda kitap yayınladığını belirten Özgül, şunları kaydetti:''Kitap çeşitliliği her geçen gün artıyor. Burada esas olan okumaktır. Maalesef biz okuyan bir toplum değiliz. Gerek gazete, gerekse kitap okuma bakımından dünyada gelişmiş ülkelere göre maalesef çok geri durumdayız. Türkiye'de kitap okuma oranı yüzde 4'ler civarında. Bu, gerçekten çok acıklı ve üzüntü verici bir durumdur. Bu sayıyı mutlak surette artırmamız gerekiyor. Bu, gelişmenin de şartıdır. Toplumların huzur ve refahının yükselmesinin de temel şartı okumaktır. Kültürlü ve bilgi sahibi olmak, toplumları ve insanları güçlü kılar. Bütün eğitim camiasının okumaya ve okutmaya büyük önem vermesi gerekiyor. Eğer gelişmek istiyorsak okuyan bir toplum olmalıyız.''
Kişi başına düşen kitap alımının gelişmiş ülkelerde 100, Türkiye'de ise 10 dolar düzeyinde olduğunu ifade eden Özgül, kütüphanelerin ve kitap sayılarının artırılmasının yanı sıra esas görevlerinin insanların okumasını sağlamak olduğunu dile getirdi.Muammer Yaşar Özgül, Okul Kütüphaneleri Otomasyon Sisteminin (OKUT) tanıtılmasının ardından kitap sergisinin açılışını yaptı.
Kitap bize bilmediklerimizi öğretir. Görmediğimiz yerleri tanıtır. Kitap okunduğu zaman göze, dinlendiği zaman kulağa seslenir. Kitaplar zamanımızı değerlendiren birer sevgili arkadaştır. Kitaplarla arkadaşlık küçük yaşta başlarsa bu güzel alışkanlık büyüyünce de sürer gider. Kitaplar doğruyu, güzeli, iyiyi, yararlıyı bulmamıza yardım eder. Kitaplar yaşamı sevdirir. Dünyayı güzelleştirir.
İçimizi aydınlatır. Yazarlar, kitaplar aracılığıyla binlerce, yüz binlerce insana seslenirler. Yazarın düşünceleri kitaplar aracılığıyla ülkeden ülkeye yayılır. Bilgiler en uzak yerlere ulaşır. Yazarla okuyucu arasında bir bağ kurulur, bir yakınlık sağlanır.

Kitapların satıldığı yere kitapevi, konulduğu yere kitaplık denir. Herkesin yararlanması, okuması, başvurması için kurulan ve içinde kitaplar bulunan yere kütüphane denir.



Amerikan İzcileri Kitaplık Yöneticileri ilk kez 1917 yılında bir kitap haftası düzenlemeyi önerdiler. Aydınlar, yazarlar, yayıncılar önerinin benimsenmesi için çalıştılar. Bu çalışmalar sonucu Kasım ayının ikinci haftası dünyanın bir çok uygar ülkesinde Kitap Haftası olarak kabul edildi. Bu hafta daha sonra bizde de Çocuk Kitapları Haftası olarak kutlanmaya başladı.
Kitap Haftası içinde, kitap sergileri düzenlenir. Kitap siparişleri mektuplarının nasıl yazıldığı öğretilir. Arkadaşlar birbirlerine kitap armağan ederler. Kitapsever öğrenciler hafta içinde kitaplıklarına çeki düzen verirler.
Kitap sevgisini bir yazarımız şöyle anlatıyor. "Dünyada hiç bir dost, insana kitaptan daha yakın değildir. Sıkıntımızı unutmak, donuk hayatımıza biraz renk, ışık vermek, daracık dünyamızda bulamadığımız şeyleri yaşamak için tek çaremiz kitaplara sarılmaktır. Düşünüyorum da, şu dünyada kitaplar yok oluverse, yaşamak ne denli güçleşir, çekilmez bir ağırlık olur. Dünyamızı nasıl insansız düşünmezsek, insanı da kitapsız düşünemeyiz. Beyinde, düşüncenin kıvılcımının parladığı ilk andan beri, insan düşündüğü ve duyduğunu türlü şekillerle, eline ne geçirdiyse ona yazmaktan, çizmekten kendini alamamıştır
Okuyan kişi için kitaplığın yanı başından daha rahat bir yer olabileceğini sanmıyorum. Ben kendi hesabıma, kitaplarım arasında duyduğum rahatlığı hiç bir yerde duyamamışımdır.
Odamdan dışarı çıktığım zamanlar, yanıma küçük bir kitap almayı hiç unutmam. Ne olacağı bilinmez ki. Kalabalık içinde insanın içine ansızın bir yalnızlık çökebilir."
Sevgili Arkadaşlar!
Okuma alışkanlığı kazandırmak ve kitap sevgisini arttırmak için, her yıl kasım ayının ikinci pazartesi günü ile başlayan hafta, Çocuk Kitapları Haftası olarak kutlanmaktadır. Bu haftanın kutlanmasını ilk kez, 1917 yılında Amerikan izcilerinin Kitaplık Yöneticileri önermiş ve 1919 yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Ülkemizde ise bu haftanın kutlanmasına, 1947 yılında başlanmıştır.
Çocuk Kitapları Haftası’nın amaçlarını şöyle özetleyebiliriz:

Çocuklara kitap okuma sevgisini kazandırmak.

Daha çok ve daha kaliteli çocuk kitabı yazılmasını ve yayınevlerinin bu kitapları yayınlamasını sağlamak.

Anne, baba ve çocukları kitap almaya yönlendirmek.

Çocukların, evlerinde kitaplık kurmalarını teşvik etmek.

Okul ve sınıf kitaplıklarına kitap sağlamak. Çocuk kütüphanelerinin sayısını arttırmak.

Ders kitapları dışındaki kitapların da okunmasını sağlamak.

Kitabı temiz kullanma alışkanlığı kazandırmak.

Yeni çıkan çocuk kitaplarının takip edilmesini sağlamak.

Kitap okuma teknikleri, özet çıkarma ve not alma gibi konularda çocuklara rehberlik etmek.

Çocuklarla yazarların, imza günü etkinlikleri ile yüz yüze gelmelerini sağlamak.

Hiç yorum yok: