BAYAT-PİYNARLI’DA BİR GECE
Dostlarla sohbet ederken , başımdan geçen anılarımı anlatırım..Arkadaşlarım “bunları yazsan” diye
takılırlar.. Zaman bulup yazamadım..Bu günlerde biraz rahatım.Boş vakit
buluyorum.Spor, yüzme, kros gibi
etkinliklerime “anılarımı yazma”yı
ekleyeceğim.. Başımdan geçen ilginç olayları yazacağım.Bazılarını da DEMOKRAT
GAZETESİNİN bana sağladığı bu köşede sizlerle paylaşacağım..
Özcan ÖZAKBAŞ dostuma da yazı yazma fırsatı vermiş olmasından dolayı
teşekkür ederim… Gazetemizin yıllardır
sürdürdüğü çağdaş çizginin, habercilikteki titizliğinin ve adı ile müsemma
demokrat çizgisiyle başarılarının devamını temenni ederim.
Mart 1977 Balıkesir-Konakpınar-Bayat
köyü
1976 Aralık ayında BAYAT KÖYÜ İLKOKULU nda öğretmenliğe başladım. Konakpınar
nahiyesine bağlı olan köyümüz. Aralarında 3 kilometre olan Piynarlı, Kumlugedik
ve Bayat olmak üzere 3 mahalleden oluşur. …(Kayıtlarda
PINARLI yazılı olan mahallemizin adı yörede PİYNARLI olarak
söylenmektedir)
O yıllarda köyde elektrik yoktu. Yolu vardı.Ama ulaşımı yoktu..Çünkü
Köye yakın derelerde köprü bulunmadığından sağlıklı ulaşım imkanı bulamıyorduk.
Şebeke suyu da bulunmuyordu.. Köy camisinin kenarında bulunan emmebasma
tulumba, tek su kaynağıydı.
Halk su ihtiyacını bu kuyuya sarkıtılmış olan tulumbadan sağlıyordu. İçme,
yıkanma, yemek ve benzeri ihtiyaçlar buradan sağlanırdı. Bütün gün su almaya
gelenler su kuyruğunda uzun süre beklerlerdi. Tek sınıflı ilkokulda
BİRLEŞTİRİLMİŞ program uyguluyorduk.
Okulu öğrenime hazır hale getirmek için mesaim, 07 30 da başlardı. Soğuk
günlerde sobayı yaktıktan sonra, etrafı temizlerdim. Okul bahçesinin çevresi
dikenli otlarla, ihata edilmiş olduğundan, bahçeyi ne kadar temizlesem de
istediğim gibi olmuyordu.
Her gün bir öğrenci, büyükçe bir köy ekmeği getirirdi. Liste yapmıştım.
Velilerimiz severek gönderiyorlardı. Sevap olur. Diye düşünürlerdi.
Dahası köy odasına da öğle namazını müteakip ve akşamüzeri iki tepsi
yemek gönderilirdi. Bunun sırasını da köy bekçisi takip ederdi. Gelen
misafirler de bilirler. Bu geleneğin adı “konak” olarak adlandırılırdı. KONAK
sırası gelen aileler şartlarını zorlayarak 4 ila 5 çeşit yemek yapar, 10 kişinin yiyeceği sofrayı iki öğün cami
odasına gönderirdi. Köye gelen yabancılar doğruca köy odasına giderler.
Öğlen namazından hemen sonra gelecek konağı beklerlerdi. Hiç kimse bu köyde aç
kalmazdı.
Çocukların pek çoğu kahvaltı yapamıyordu. Ailelerin sabah saati çok
yoğun olurdu. Birçok Öğrenci yüzünü bile yıkamadan koşarak okula gelirdi. İlk
iş olarak bu çocukların yüzlerini sobada ısıttığım su ile yıkamalarını sağlıyordum..
Nöbetçi olan öğrencinin getirdiği ekmeği dilimleyerek sobada kızartıyordum.
Kızaran sıcacık ekmeklere salça sürerek, çocuklara dağıtırdım. Büyük bir
iştahla yerlerdi. Bir gören olsa kebap yediklerini sanırdı. Yemek işi bitince derse
başlıyordum…
Dersler 17 de bitiyordu..Mesaiden sonra Motosiklet ile Balıkesir Necati
Eğitim akşam bölümüne gidiyordum..Bu böylece 4 yıl sürdü…..
Gece dersten çıkınca da eski jawa motosikletimle , Pamukçu-Taşköy -Bereketli -Pıynarlı –üzerinden
Bayat a dönüş yapıyordum..
Eskiler bilirler .Yol hayli sıkıntılıydı..Bugün mevcut İzmir yolu yoktu..Pamukçuya
kadar Küçük Bostancı yolundan gidilirdi.Yol çalışmaları yeni başlamıştı..
(Yeni yolu göremeden ben köyden ayrıldım. Şimdi İzmir asfaltına beş yüz
metre ulaşımı en kolay köylerden birisi oldu…)
Şimdiki Bigadiç yolu üzerinden sağ tarafa Küçükbostancı ya dönülür, dere
kenarından Pamukçu’ya bağlanan stabilize
yol kullanılırdı.Yol çok sıkıntılıydı..
Yağmurlu günlerde Bazı noktalar sular altında kalıyor yol
görünmüyordu...…
Sizinle paylaşmak istediğim günde çok yağmur yağmıştı..Necati Eğitim deki
dersten erken ayrıldım. Saat 23 gibi
yola çıktım.
Pamukçu çıkışı çok zorladı.. Yolu su basmıştı..Yaklaşık 500 metrelik
alanda güzergah göl olmuş …Zemin
görünmüyordu..
Yolu ortalayarak çok yavaş, ayaklarım zeminde, sürtünerek geçtim..kasıklarıma
kadar çamur oldu.Zar zor Taşköy’e yetiştim.. Sonrası kolaydı..Bereketli’ye
kadar sıkıntısız gittim..
Bereketli’den eski değirmene inen yokuştan dikkatle aşağı dere boyuna indim..Derede
çok su vardı..
Azgın akan suyun beyaz köpükleri
ürkütücüydü. Suyun çıkardığı sesler,gecenin zifiri karanlığında beni çok
korkutuyordu..
Yol, burada bitmişti. Dere azgın akıyordu. Geçmek mümkün değildi.
Karşıya geçmenin tek yolu eskiden
kalma tarihi taş köprüydü..Köprü tarihi eser..Yaya geçmek için bile
sıkıntılı.Üst kısmında bulunan taşlar harçları erdiği için tepecikler
oluşturmuş geçerken kayma tehlikesi oluşturuyordu.
(Daha sonra değirmenci amcanın
yardımı ile bu zemin çimento ile düzeltildi.)
Yaya geçen bile korkarak geçerdi. Sonradan bu köprüden geçmek
isteyenlerden aşağı düşenlerin olduğunu duydum
Üst kısım genişliği bir metre kadar ya var, ya yok… Dik bir açıyla
çıkılıyor. Merkezden ise aynı açıyla aşağıya inerek geçiliyor..Yandan
bakıldığında tam bir kubbe çizgisi gibi.Araç çıkamaz..Motosiklet hiç geçemez.
Bu köprüden başka geçit yok…Köye
gitmek için başka çare de yok..Gecenin
bu saatinde motorla geçerken düşsem, cesedimi ertesi gün öğlene kadar kimse
göremez hatta.. Bulamaz..
Gecenin zifiri karanlığı köprü
zeminini görmeme engeldi.Keşif geçişi yaptım..Yürüyerek karşıya gidip döndüm..Geçmek
için müsait değildi.Çok tehlikeli görünüyordu.
Balıkesir’e dönmek için motorun yönünü çevirirken aninden çılgın bir
kararla tekrar köprünün başlangıç zeminine sürdüm..
Bu gece, BU KÖPRÜDEN GEÇEMEZSEM İSTİFA
ETMEM GEREKİR..Yüksek tahsilimi yapmam..Veya Öğretmenlik yapamam İKİ GÖREVİ DE
YAPABİLMEM İÇİN BU KÖPRÜDEN GEÇMELİYİM
diye düşündüm..
Dikkatle yavaş yavaş hareket ettim. Debriyaj ve gaz dengesiyle tepe
noktaya çıktım.
Aman efendim.. O an duyduğum
korkuyu anlatmam..
İmkânsız..geri dönüş mümkün değil, aşağıya dik bir iniş için zemin çok
bozuk..
Dönsem, dönemiyorum. Gitsem, gidemiyorum. En tepe noktada sıkışıp
kaldım.
Durup bekledim..Çok çaresiz
kaldım..Geri geri motoru indirmek demek intihar etmek.. Altımdan geçen..
derenin azgın akan sularının çıkardığı sesler, korkumu daha da
arttırdı..Çaresizlik çok zor bir duygu..
O GECE YAŞADIĞIM GERGİNLİĞİ HİÇ
UNUTAMAM..
Birden ne olursa olsun diyerek, deli cesaretiyle fireni sıktım.Ayak
parmak uçlarımla yan zeminlere destek vererek adeta adım adım aşağıya indim..Kan
ter içinde kalmıştım…
Sağ salim Pınarlı (Piynarlı)köyüne vardığımda Devam edecek gücüm
kalmamıştı..
Gece geç vakit olmasına rağmen, köy kahvesi açıktı..
Elektrik olmadığı için içeriden silik
bir gaz lambası ışığı geliyordu. 5
dakika oturup dinlenmek ve bir sıcak çay içmek için içeri girdim..
Vakit geç olmasına rağmen 3-4 kişi oturuyordu.. Selam verdim.Oturdum.Sohbet
ettik..Onlara,deredeki köprüden nasıl geçtiğimi söyledim..Çok şaşırdılar
..Sanki inanmadılar .
-Motorla dereden geçemeyeceğime
göre köprüden geçtiğim beli değil mi? Deyince, takdir bakışlarıyla;
-Aferin..! Sana be hocam dediler..
Biraz oturduktan sona izin istedim..
-Bayat köyüne 4 kilometre daha
var ..Ertesi gün de okulda dersim var.Bana müsaade.. Dedim..…
Bayat köyüne gitmek için motoru çalıştırınca, oturduğumuz arkadaşlar;
-Bayat yolu üzerindeki küçük derede
taşkın var..Motor sudan geçemez.Gitme, bu gece burada kal.Dediler.
Bereketli altındaki eski değirmendeki tarihi köprüden geçen kahraman, bu
sudan geçemez mi? Dedim. Hareket ettim..
Köy çıkışından hemen sonra derenin gürültüsünü duydum..Dere başına
geldiğimde gördüm ki TIR olsa bu sudan
geçemez.Farla tekrar suya baktım..Geçmek mümkün değil,çaresiz geri döndüm..
Kafamda Balıkesir’e geri dönmek var ..Gecenin bu saatinde nerede yatarım.
Kime söylerim Köy meydanında kimseler de kalmamıştır.Diye düşündüm..
Sağıma soluma bakarak yavaş hızla köyden geçerken,biraz önce birlikte
oturduğumuz arkadaşların yol kenarında beklediklerini gördüm..
-İbrahim hocam ..! Sana söyledik,
inanmadın. Gördün mü .Dediler..
Biraz mahzun sesle;
-Evet maalesef geçmek mümkün
değil..Sizi dinlemedim.Hata yaptım..Gençlik bu, illaki göreceğiz..Kusura
bakmayın ..Dedim.
Oradaki arkadaşlardan birisi;
-Bu gece burada kal. Sabah sular
biraz oturur..Sabah ola hayrola… Dedi.
Kimseye yük olmak istemiyordum. Çok tanımadığım kişiler, diye düşündüm.
- Balıkesir e döneyim. Kimseye
yük olmak istemem. Dedim..
Piynarlı köyünden arkadaş;
-Olur mu öyle şey..!Bu saatte sen
yatmak için Balıkesir e dönersen, biz de bu köyü yakarız.TANRI MİSAFİRİSİN BU
GECE BURADASIN,Ali evde yalnız kalıyor.Evi müsait birlikte yatarsınız. Tamam,
haydi motoru durdur. Dedi.
Ali bekar, 35- 40 yaşlarında bir arkadaş.. Evi kahveye yakın ..Büyük bir
arsa içinde evleri var.Arsanın alt
kısmında bir göz odada kendisi kalıyor..Ailesi de aynı arsa içinde biraz üst kısımda klasik
bir köy evinde kalıyor.Her iki evin kullandığı tuvalet arsanın en alt kısmında
gübrelerin bulunduğu yerde yapılmış.
Eve gittik bir oda ve yerde bir tek yatak var. Yan duvar, ahşap dolapla
kaplı. Solda bir pencere, hemen yanındaki rafta, titrek ışığı ile odayı aydınlatan
gaz lambası var.
Tedirginliğimi gören Ali;
-Hocam sırt sırta döner yatarız.
Dedi.
Pijama yok..Üstümdeki montu ve çamurlu pantolonumu çıkardım .Altımda
ince yün işlik vardı..Ayakkabıları
çıkarıp duvara dönerek yattım..Ali ne zaman yattı .Duymadım bile..Yorgunluktan
sızıp kalmıştım..
Çok büyük bir bağıma ve küfür sesleri ile uyandım.
Sabah olmuştu..Kapı açılmış kapıda bir adam var.Bana bağırıp küfürler
saydırıyordu.Ne olduğunu anlamadım.Başımı yorganın altına iyice soktum.Uyuyor
gibi yaptım.Yorganın altından,küçük bir aralıktan bakıyorum.Bağıran Ali nin
babasıydı.
-Eşek herif..Güneş çıktı öğlen
oluyor..Sen hala yatıyorsun..Tembel adam..Damda işler var. Uyuşuk herif…!Sen ne
işe yararsın…!Kalk ..! Kalkmasan, ben sana gösteririm.!
Bu arada sırtıma bir iki tekme
geldi..
Yatanı oğlu zannediyor.Benim yattığımı bilmiyor , diye düşündüm..Beni
görse adam mahcup olacak.Yatmaya devam etsem ,sırtıma gelen tekmeler devam edecek.
Ne yapmalıyım…Sesimi çıkarmadığım gibi ,yorganı başıma çektim .Beni görmesin
istedim..
Ali’nin babası bu davranışımdan dahaçok sinirlendi…
-Seni kaldırmasını bilirim,
bilmem ne yaptığımın çocuğu..! Dedi
..
Kapının önündeki ahıra götürdüğü su kovasını aldı. İçeri girdi. Suyu tam
üstüme dökecekken..Alinin sesi duyuldu..
- Baba ..!Dur..Ben buradayım!
Diye bağırdı.
Bahçenin alt kısmında tuvalette olan Ali, gürültüyü duyunca çıkıp,
aceleyle babasının yanına gelmişti.
Ali’nin babası;
-Yataktaki kim var lan..! Dedi.
Ali;
-Yatakta ,Bayat Köyü Öğretmeni İbrahim hoca var ..Dedi.
Alinin babası çok üzüldü. Elindeki kovayı Alinin üstüne boşalttı..Ali
sırılsıklam ıslandı.
-Baba ne yaptın yaaa…!Dedi.
Babası çok mahcup olmuştu. Kızgınlığı daha da arttı. Oğluna yüksek
sesle;
-Sen bana neden söylemedin.Bu
hocanın yüzüne ben nasıl bakarım..!
Dedikten sonra Fırlattığı kova yuvarlanırken bahçe kapısından çıkıp
gitti.
Ben de olan biteni yorganın arasından seyrediyordum.
Tehlike geçmişti. Hemen yataktan kalktım. Giyinerek dışarı çıktım. Ali
sırılsıklam olmuş kapı önünde duruyordu.
Durumdan üzgün ve perişan halde;
-Hocam hale bak ..Kusura bakma ,babam böyle…. Babam deli …Çok sinirli bir
adam.Güneş doğmadan kaldırır.Kalkmazsam da böyle davranır.. Ben olamasam suyu senin
üstüne atacaktı. Geç vakit olmuştu. Ben senin misafirimiz olduğunu söyleyemedim.. Dedi.
Aceleyle giyindim. Pantolondaki çamurlar kurumuştu. Okula yetişmek için
hemen gitmeliydim.
Ali’den müsaade istedim. Kahvaltı yaptırma ısrarına teşekkür ederek ayrıldım..
Motoru çalıştırdım..Köyün çıkışındaki küçük derede su biraz çekilmişti ..Sorunsuz
olarak geçtim. Bayat’a geldim… Ders saatinden önce
okuldaydım…
Ne zaman Piynarlı’dan (PINARLI)geçsem
aklıma gelir gülerdim..
Alinin babası ile sonraki günlerde hiç karşılaşmadım..
Yıllar sonra Koray Lisesi’nin yan tarafındaki kurulan eski SALIPAZARI nda
Ali ile oturup konuşmuştuk. Sizinle paylaştıklarımı andık..Tebessümle eski
günleri yad etmiştik.
KÖYLERDE ÇALIŞAN İLKOKUL
ÖĞRETMENLERİNİ SAYGI, HÜRMET VE MUHABBETLE SELAMLIYORUM…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder