12 Haziran 2013 Çarşamba

“BAD-EL HARAB-ÜL BASRA!"




“BAD-EL HARAB-ÜL BASRA!"


PROVOKASYON: Fransızca provocation (kışkırtma, tahrik). "herhangi bir kişiye, gruba, kuruluşa veya devlete karşı girişilen ve onları sonradan ağır sonuçlar verecek bir karşı eylemde bulunmaya zorlayan, önceden tasarlanmış girişim demektir.

Son 15 gündür yediden yetmişe hepimiz soluğumuzu kesmiş gelişmeleri takip ediyoruz.

Bilen bilmeyen kim varsa gelişmeler hakkında konuşuyor. Kimse ne söylendiğini dinlemeye dahi tahammül göstermiyor.

 Bu kargaşa içinde provokasyon var mıdır? Yok, mu dur. Bilmek istediğim aslında budur. 

Yaşadığımız sorun başlangıçta yeşilin korunması isteklerinin ve Taksimde yapılması düşünülen imar değişikliği ve inşaat yapılanmasına karşı çıkan entelektüel kitlenin samimi, demokratik direnişi ve gösterisi olarak görüldü…

Ne olduysa birden Ülkenin tamamına yayılan, iktidar istifa etsin direnişine dönüştü. 

Ağaç kesilmesine mani olmak için başlayan gösteriler,ne alaka ise..! 

üçüncü köprü, Kanal İstanbul, yeni havaalanına karşı çıkmaya dönüştü. Bu farklı durum eyleminin ciddiyetini kaçırmıştır. 

Bunların yanı sıra, bazı marjinal partilerin rahle-i tedrisinden geçmiş, meydanda yeni taraftar ve sempatizan kazanma avına çıkmış masum görünüşlü bir çok militanın provokasyonları apaçık görülmüştür. 

Marjinal grupların olayların gidişatını farklı noktalara götürdüğü benim sözüm değildir. İçinde aktif rol alan bir eylemcinin ifadesidir.

Gezi Parkı'nda çevreci bir yaklaşım ile başlatılan girişim demokrasi adına alkışlanacak hareket olmasına karşın, çerçevesinde Taksim Meydanının legal ve illegal gruplar tarafından bir reklam panosu haline dönüşmesi, ülkemizin imajına zarar vermiştir.

BEN KAYGI VE ENDİŞE İÇİNDEYİM…..

Kim ne derse desin ben kaygılıyım… Farklı düşünebilirsiniz. Birbirinden çok ayrı partilere mensup olabilirsiniz.

 Çok ayrı dini inanç mensubu olabilirsiniz. İnançsız ve ateist olabilirsiniz. İşçi memur patron veya boşta gezer olabilirsiniz. Yaşlı genç güzel çirkin olabilirsiniz. Zengin, fakir muhtaç, özürlü engelli olabilirsiniz. 

Ne olursanız olun kim olursanız olun.

 BU ÜLKENİN VATANDAŞIYIZ… Aynı güneşin altında, aynı gökyüzünün altında yaşıyoruz.Ayrılmak değil birlik ve beraberlik içinde olmak yakışır bizlere….

Bu vatan bizim… Biz bu ülkenin eşit vatandaşıyız…

Yaşayan nüfusun dedeleri, Çanakkale’de, Yemen’de, Galiçya’da, Dumlupınar’da, daha birçok cephede, yani bu ülkenin” Vatan” olma mücadelesinde omuz omuza birlikte oldular. Kaderde tasada kıvançta bir oldular. Uzun yıllar çok şeylerini paylaştılar. Bu coğrafyada öncesi Ortaasya’dan bu güne 5 bin yıllık devlet geleneğinden bu güne çok acılar çektiler… Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının aziz milletimizle verdiği kurtuluş mücadelesinde 

VATAN OLMA SÜRECİNDE GÖSTERDİKLERİ KAHRAMANLIK DÜNYAYA DESTAN OLDU.

Fikri Haklı ANADOLU için çok beğendiğim benzetme yapmış.
Benim Anadolu için söylemek istediklerimi harika özetlemiş…
ANADOLU; Binlerce yıldan beri haykıran gür sestir. Yiğitler, mertler coğrafyasıdır. Tarih, medeniyet ve berekettir. Hürriyet, barış, başarı gülistanıdır. 
İnanç, gayret, çaba, fedakârlık ve destanlar memleketidir. 
Vefa, hoşgörü, iffet, ibadet iklimidir. Sanat, edebiyat, şiir, şair diyarıdır.

Hak, hukuk, adalet diyenlerin yeşerdiği yerli kültürün asla kurumayacak kaynağıdır. Sabrın, sadakatin, sadeliğin, samimiyetin gül bahçesidir. İyilik ve güzellik iksiridir.

Eskimez, pörsümez yeniliktir. Gençlik, dinginlik, dirilik ve birlik demektir. Cesaret ve asalettir. İnsanlık ve vatan tehlikede, “kim var mücadele için” deyince, "ardına bakmadan ben varım" diyen yiğitlerin harmanıdır. 

Garibin, zayıfın, dertlinin, çaresizin, kimsesizin dermanıdır.
Hakikatin, haklılığın, haklıların kalesidir. Mazlumlara şefkat, zalimlere nefrettir.
Vatanımızın, varlığımızın, vakarımızın, vahdetimizin düşmanlarına aşılmaz bir settir.

 Milli meselelerde duyarlı olup sözü nettir. İnsanların helal rızıkla doyduğu en humuslu topraktır. Birliğin çelikten kalesidir. Dostluğun, kardeşliğin tescillenmiş adıdır. Mutluluğun bitmeyen tadıdır. 

Maziden atiye yüz ve yürek uzatanların nabzıdır. Gül medeniyetinin görkemli ve sevimli yüzüdür. Ülkemizin kavrayan eli, duyan kulağı, gören gözüdür. Binlerce yıldır imanla, şanla, şerefle, yaşayan necip milletimizin özüdür.

Velhasıl bu topraklarda yaşayan Anadolu’muzun bağrından çıkan güzel insanlar… 

Lütfen sükûnetle suhuletle olayları yorumlayınız. Tahriklere kapılmayınız.

Özetle , bu denli ortak paydası olan vatandaşımızın en küçük PROVOKASYON dan etkilenerek çatışmaya girebiliyor olmasını anlayamıyorum….
Olanlar nedir? 

Demokratik hak talepleridir. Şehirdeki çarpık yapılaşmaya karşı halkın demokratik reflekstir.
Peki, bu yıkılan dökülen zarar gören bunca hasar nedir? Masum isteklerde bulunan halkın kışkırtılmasından dolayı meydana gelen doğal halk isyanıdır. Hoş görülmelidir.
Ne olacak şimdi?Bekleyelim görelim..AKIL VEREN ÇOK..BİLEN ÇOK.. DİNLEYEN YOK…!.Eskilerin tabiri ile Sanki bu işin içinde bir şeytanlık var..!

Günlerden bir gün şeytanın yolu bir köye düşmüş. Keyfi yerinde olan şeytan sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineğini sağan genç bir kadını uzaktan izlemiş.

Şeytan kadını epeyce izledikten sonra yerinden kalkıp kazığa bağlı buzağının ipini biraz gevşetmiş. Buzağı bu az ötede annesinin sütünün kovaya sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamamış debelenmiş ve boynundaki ip çözülmüş.

 Koşarak annesini emmeye giden buzağı süt kovasını devirmiş. Sağdığı süt ziyan olunca sinirlenen genç kadın eline geçirdiği odun buzağıya vurunca yavru yere yığılmış. 

Yavrusuna saldırılan inek kayıtsız kalamayıp bir tekmede kadını yere serip öldürmüş. 

Uzaktan geçmekte olan kadının kayınpederi, ineğin gelinini öldürdüğünü görüp ineği tüfekle vurmuş. Silah sesini duyan koca, karısını yerde cansız yatar babasını da elinde tüfekle görünce silahını çekip babasını öldürmüş. 

Kısa bir süre sonra gerçeği öğrenen genç adam, bu kadar acıya dayanamayıp intihar etmiş. Bütün bu olayları bir kenardan izleyen şeytan;

"BU FELAKETİ DE BANA YÜKLERLER, BUZAĞININ İPİNİ GEVŞETMEKTEN BAŞKA BEN NE YAPTIM ŞİMDİ" demiş.

Ölen öldükten, yıkılan yıkıldıktan sonra ,  akıl vermenin bize faydası ne.. Bad-el harab-ül Basra!" 
ALLAH milletimizi şeytanın şerrinden korusun…







Hiç yorum yok: