24 Temmuz 2013 Çarşamba

NE OLACAK BU TÜRKÇEMİZİN HALİ..?








NE OLACAK BU TÜRKÇEMİZİN HALİ..?
Benim hiç aklımdan çıkarmadığım bir mesele var O da Türkçemizin başına gelenler..Ne olacak bu Türkçemizin hali..

Almanya’da ders kitapları 71 bin kelime kapasite ile yazılıyor. Öğrenciler eğitimlerinin sonunda bu kadar kelimeye hâkim oluyor Japonya’da 40 bin, İtalya’da 32 bin, Türkiye’de 6 -7 bin kelime ile yazılıyor.   Kelime dünyası zayıf olan kişilerin düşünmesi kısıtlı olur. Çocuklarımız 250 kelime ile günlük hayatlarını idame ettirmektedir.
Neden geri kalıyoruz. Hak ettiğimiz yere neden gelemiyoruz.
Evet, çünkü düşünemiyoruz. Hayal edemiyoruz.
Sanatta, edebiyatta, sanayide geri kalmışız. Çünkü düşünme alanımızın daralmıştır.

Samiha AYVERDİ Üstadımızın bir sözü beni çok iyi ifade ediyor;
” İngiltere, Hindistan'ı kaybetmekle büyük zarara uğradı, lâkin yıkılmadı. Fakat Shakespeare'i kaybetseydi, dünya haritasından silinebilirdi. Biz ise hem Bağdat'ı elden aldırdık, hem de Fuzuli’yi kaybettik.”

TÜRKÇE ELDEN GİDİYOR..HABERİ OLAN VAR MI?
 2000 yıl önce yazılmış metinleri bir Japon gördüğünde çok rahat okur. Bir İngiliz 1300 yıl önce yazılmış metinleri okuduğunda bir şeyler anlayabilir. Biz ise 100 yıl önce yazılan hiçbir metni okuyup anlayamayız…

Düşünün ki bir Fransız Şair Charles Baudelaire tarafından yazılan tüm şiirleri rahatlıkla okuyup anlıyor. Lise mezunu bir Alman Şair Friedrich Schiller tarafından yazılan tüm şiirleri anlayabiliyor. Bir İngiliz Şair William Shakespeare tarafından yazılan tüm şiirleri okuduğunda  anlayabiliyor.Biz de lise mezunu değil, Üniversite mezunu,dahası Edebiyat fakültesi mezunu gençlerimiz;Fuzuli’yi,Baki’yi,Muhubbi’yi,Nedimi demiyorum,Mehmet Akif’i Tevfik Fikret’i anlamıyor..Hatta Necip Fazılı anlamakta sıkıntı çekiyor..

Fransız yazar, Honore de Balzac; milleti şöyle tarif ediyor “Millet edebiyatı olan topluluktur”.
Edebiyatın temel malzemesi dildir. Dil olmasa edebiyat olmaz edebiyat olmasa millet olmaz. Bir milleti tarih sahnesinden indirmek isteyen güçler, ilk önce o milletin dilini hedef alır.
Milletlerin, sonsuza tek varlıklarını sürdürebilmelerinin can damarı olan dilleri tahrip edilince, nesiller arasında milletin devamı için vazgeçilmez olan değerlerin nakli imkânsız hale gelir. Bir kuşak sonra, kültürel iletişim kesilir.  Milli kimlik yeni kuşaklara ulaştırılamaz. Sonra, o milletin bütünlüğü ve kültürünün tüm sembolleri tarihten silinip gider. Çünkü bir milletin varlığının temel unsuru; onun kültürü ve sesi olan dilidir.

Dil, bir kültürün canlı organizmalarını oluşturan varlığının, tek tek fertlerle ifadesidir. İnsan dilini terk edince, temsil ettiği kültür ve milli kimlik de tarih sahnesini terk eder.İhanete uğrayan milletler ilk önce dilini, kimliğini, sonra da bütünlüğünü kaybeder. Hititler  ve Keltler gibi.

"Türk demek Türkçe demektir; ne mutlu Türküm diyene!" Atatürk’ün bu sözünü felsefe haline getirmemiz gerekirken, Türkçe yerine artık yabancı kelimelerle konuşarak gözümüz gibi bakmamız gereken dilimize en büyük kötülüğü yapıyoruz.
5-10 yıldır Türkçeden çok yabancı kelimelerle günlük konuşmalarımızı yapar olduk. İnternetin yaygınlaşmasıyla bir anda hayatımıza giren yabancı kelimeleri Türkçeden daha çok kullanıyoruz. Ancak yabancı kelimelerin çok olmasının Türkçeyi yozlaştırdığının ve körelttiğinin farkına varmamız lazım.
Karmanoğlu Mehmet beyi arıyorum…!”Bugünden sonra divanda,dergahta,bargahta ,mecliste,meydanda,Türkçeden başka dil konuşulmaya”  diyen ,”O “ mübarek adamı arıyorum.

Dolaşalım yurdun dört bir yanını,gezelim ,bakalım. Sizce bu fermana uyan var mı?Türkçe olmayan isimlere, Duyduklarına,gördüklerine üzülen var mı?
Tanıtımın- Demo,sunucunun- spiker,Gösteri adamının- showman,radyo sunucusunun -discjokey Hanımağanın- first lady  olduğuna şaşıranınız var mı?

Dükkanın store,bakkalın - market,torbanın poşet,mağazanın süper,hiper,gros market,ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı ?
İlan tahtasının- bilboard, sayı tabelasının- skorboard, bilgi alışının- brifing, bildirgenin- deklarasyon, merakın uğraşın- hobby olduğuna güleniniz var mı?

Bırakın eli,özün bile seyrek uğradığı beldelerin girişinde WELLCOME Çıkışında GOOD-BYE okuyanınız var mı ?.
Korumanın muhafızın -body-guard, Sanat ve meslek pirlerinin –duayen, İtibarın, saygınlığın- prestij olduğunu bileniniz var mı?
Sekinin, alanın- platform, merkezin -center,büyüğün -mega ,küçüğün- mikro,sonun-  final,Özlemin,hasretin- nostalji olduğunu öğreneniz var mı ?

İş hanınıza- plaza, bedestenimize- galleria ,sergi yerlerimizi -center room,show room,büyük şehirlerimizi - mega kent diye gezeniniz var mı ?
Yol üstü lokantamızın fast-food, yemek çeşitlerimizin- mönü olduğu yerlerde, hesabını- adisyon diye ödeyeniniz, var mı?

İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks köşklerinizi villa, eşiğimizi antre, bahçe bitkilerini flora diye koklayanınız var mı?
Sevimlinin- sempati, sevimsizin -antipatik vurguncunun- spekülatör, eşkiyanın mafya, desteğe, koltuk çıkmaya sponsorluk diyeniniz var mı?
Mesireyi, kır gezisini -picnic,bilgi sayarı -computer,hava yastığını- air-bag,Pekalayı,oluru -okey ,diye söyleyeniniz var mı?
Çarpıcı önemli haberler- flash haber, yaşa, varol sevinçleri-oley oley,Yıldızları- star diye seyredeniniz var mı?

Bilmem ne dağının tepesindeki köyde CAFE-SHOW levhasının altında acının da acısı nes –kaaave içeniniz var mı?
Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken; dilimizin çalındığını, talan edildiğini gören, el diline özendiğimize içi yananınız var mı?

Masallarımızı, tekerlemelerimizi, atasözlerimizi unuttuk. Şarkılarımızı türkülerimizi ninnilerimizi kaybettik. Türkçemiz elden gidiyor. Dizini döveniniz var mı?
KARAMANOĞLU MEHMET BEYİ ARIYORUM. GÖRENİNİZ, BİLENİNİZ, DUYANINIZ VAR MI?  BİR FERMAN YAYINLAMIŞTI, HAYAL MEYAL HATIRLAYIP TA, SAHİP ÇIKANINIZ VAR MI?

Ne olacak bu Türkçemizin hali..Bileniniz var mı?

11 Temmuz 2013 Perşembe

ORUÇ VE RAMAZAN



ORUÇ VE RAMAZAN

Ramazan ayına girdik, dün orucun ilk günüydü. Balıkesir camileri oldu taştı. İlk teravih namazı kılındı. Ramazan, ruhun beslenmesi için bedenin aç bırakıldığı aydır. 11 ayın yürekte bıraktığı kiri, isi, pası temizlemek için yüreğin bakıma alınmasıdır. Yüreğinin çeperlerine tutunarak kendine doğru tırmanmak isteyenler için bulunmaz bir fırsattır.

Balıkesir’de Ramazan ayı gerçekten güzel geçer. İnsanlarımız saygılıdır. Oruç tutanlar huzurla ibadetlerini eda ederler. Yardımlaşma duyguları artar muhtaçlara ramazan paketi dağıtımları yapılır. İftar davetleri ramazan ayı süresince devam eder.

Balıkesir Ramazan ayında çok güzel huzurlu bir şehir olur.İnsanların nezaket anlayış,samimiyet dayanışma duygularını çok net olarak gözle görebilirsiniz.Balıkesir’de Ramazan gerçekten güzel geçer.

Koray Lisesi müdürü olarak görevli olduğum dönemde, Aile birliği üyelerimizin çabaları ve destekleri ile yardım paketi dağıtımı yapılırdı. Her ramazan ayında önceden titiz bir araştırma ile tespit ettiğimiz öğrencilerimizin ev adreslerine bizzat gidilerek yardım paketi bırakılırdı. Bu vesile ile okulumuzun ekonomik sıkıntısı olan çocuklarına ulaşma imkânımız olurdu. Hem o haneye katkı vermiş olurduk. Aynı zamanda öğrenci okula bağlanır motive olurdu. “Okulum beni destekledi. Evime kadar geldi. O halde karşılığında çok çalışıp sınıfımı geçmeliyim” diye değerlendirme yaparak ciddi bir motivasyon kazanırdı.

O günlere ait ilginç bir anımı sizinle paylaşayım,

Ramazan ayındaydık. Çift tedrisat eğitimde, akşam ezanından sonra 2 ders daha yapılıyordu. Öğlenci 16 sınıfta eğitim gören çocuklar ve öğretmenleri iftarda kantin önünde veya getirdikleri ile sınıflarda acele olarak iftar yapıyorlardı. O teneffüsü 20 dakika yapmıştım. Ramazan okulda güzel geçiyordu.

Her sene olduğu gibi gıda poşeti dağıtımı yapacaktık. Aile birliğimiz toplantı yaptı. Yardım fonu için görevlendirmeler yapıldı. Esnaf ve imkânı olan ailelerin gönderdikleri gıda maddeleri erzaklar boş bir odada tasnif edildi. Sonra boş bir torba ile sıra üstlerine öbek öbek bırakılmış erzaklardan birer paket konulmak suretiyle yardım poşetleri hazırlandı. Bir eve bir hafta yetecek erzak (çay,şeker,makarna,yağ,mercimek,kurufasulye,margarin,vb..) konuldu.Akşama yakın zamanda erzaklar müsavi şekilde dağıtılmış torbalar dağıtıma hazır hale getirilmişti. Torbaların ağızları kapatılacağı anda, kapı açıldı. İçeri Arzu kasap çalışanı bir genç elinde 10 kilo kuşbaşı et olduğu halde geldi.
Kasap çırağı;
-Bu eti size getirmemi istediler. Dedi. Et torbasını bıraktı.
Orada bulunanlar şaşırdı hesapta yokken son anda et yardımı da gelmişti. İyi bir iş yaptığımızı duyan kasap ta kendiliğinden et göndermiş, diye sevindik.
Kasap çırağından ricada bulundum.
-Patronuna selam söyle çok güzel et göndermiş, Allah kabul etsin, zahmet olmayacaksa bunları yarım kiloluk poşetlere ayırıp göndersin. Dedim.
Çırak bir müddet sonra 20 adet torbada yarımşar kilo kuşbaşı eti getirdi. Dağıtıma hazır torbalardan, birinci derecede muhtaç olduğunu düşündüğümüz 20 aileye gidecek poşetlere bu et paketlerini ilave ettik. Daha sonra torba dağıtımı yapacak velilerimiz poşetleri ve listeleri alarak dağıtıma çıktılar. Bende müdür odasına geçtim.

Aradan çok zaman geçmedi. Kapı çalındı. Gelen, Edebiyat öğretmenimiz Mahmut Çetin ÖNCEL’Dİ. İçeri girdi.
Hocam buyurun. Dedim. Oturdu, bana;

- Müdür bey akşam okulda iftar yapacağız, sizi de aramızda görmek isteriz. Kimya laboratuarında olacağız. Dedi.

-Davetinize teşekkür ederim. Memnuniyetle gelirim. Dedim.

Öğretmen Mahmut Çetin ÖNCEL odadan çıkmak üzere ayağa kalktı. Çıkarken geri döndü.

-Müdür bey biz aramızda para topladık. Akşam için güveç yapacaktık. Kasapta ellerimle kuşbaşı etleri hazırladım. Okula geldim. Akşama doğru gönderin dedim. Et gelmedi. Kasaba gidip sordum. Müdür beye verdik dediler. Odanızda da bakınıyorum et torbasını göremiyorum. Acaba etler nerede, geç kaldık. Anca pişiririz. DEDİ.

Eyvah…!Bak sen yanlışlığa Kasabın hayır olsun diye gönderdiğini düşündüğüm etler meğer akşama öğretmenlerimizin  güvecine gelen etlermiş..

Mahcup oldum. Etler çoktan gideceği yere girmişti.
Mahmut Hocama durumu anlattım. Hemen kasabı aradım.10 kilo kuşbaşı daha hazırlayarak acele göndermesini istedim. Mahmut beye;

-Hocam benim bu yardım paketlerine katkım olsun. Keşke önceden düşünüp ben alıp koysaydım. Herhalde bu yirmi haneye bu akşam et lazım olmuş. Vesile oldun. Bu bizim hayrımız olsun dedim.
Kasabın getirdiği et iftara yetişti.Sofrada oturanlar bu durumu öğrenmişler.Maliyetini paylaşma önerisinde bulundular.Ben kabul etmedim.......Hayır, bize nasip oldu..dedim.


RAMAZAN AYINIZ MÜBAREK OLSUN. KAVGA VE KÜSLÜKLERİN OLMADIĞI DOSTLUĞUMUZUN VE YARDIMLAŞMALARIMIZIN ARTTIĞI GÜNLER DİLERİM.