NE OLACAK BU TÜRKÇEMİZİN HALİ..?
Benim hiç aklımdan çıkarmadığım bir mesele var O da Türkçemizin başına
gelenler..Ne olacak bu Türkçemizin hali..
Almanya’da ders kitapları 71 bin kelime kapasite ile yazılıyor.
Öğrenciler eğitimlerinin sonunda bu kadar kelimeye hâkim oluyor Japonya’da 40
bin, İtalya’da 32 bin, Türkiye’de 6 -7 bin kelime ile yazılıyor. Kelime dünyası zayıf olan kişilerin
düşünmesi kısıtlı olur. Çocuklarımız 250 kelime ile günlük hayatlarını idame
ettirmektedir.
Neden geri kalıyoruz. Hak ettiğimiz yere neden gelemiyoruz.
Evet, çünkü düşünemiyoruz. Hayal edemiyoruz.
Sanatta, edebiyatta, sanayide geri kalmışız. Çünkü düşünme alanımızın
daralmıştır.
Samiha AYVERDİ Üstadımızın bir sözü beni çok iyi ifade ediyor;
” İngiltere, Hindistan'ı kaybetmekle büyük zarara uğradı, lâkin
yıkılmadı. Fakat Shakespeare'i kaybetseydi, dünya haritasından silinebilirdi.
Biz ise hem Bağdat'ı elden aldırdık, hem de Fuzuli’yi kaybettik.”
TÜRKÇE ELDEN GİDİYOR..HABERİ OLAN VAR MI?
2000 yıl önce yazılmış metinleri
bir Japon gördüğünde çok rahat okur. Bir İngiliz 1300 yıl önce yazılmış
metinleri okuduğunda bir şeyler anlayabilir. Biz ise 100 yıl önce yazılan hiçbir
metni okuyup anlayamayız…
Düşünün ki bir Fransız Şair Charles Baudelaire tarafından yazılan tüm
şiirleri rahatlıkla okuyup anlıyor. Lise mezunu bir Alman Şair Friedrich
Schiller tarafından yazılan tüm şiirleri anlayabiliyor. Bir İngiliz Şair William
Shakespeare tarafından yazılan tüm şiirleri okuduğunda anlayabiliyor.Biz de lise mezunu değil,
Üniversite mezunu,dahası Edebiyat fakültesi mezunu
gençlerimiz;Fuzuli’yi,Baki’yi,Muhubbi’yi,Nedimi demiyorum,Mehmet Akif’i Tevfik
Fikret’i anlamıyor..Hatta Necip Fazılı anlamakta sıkıntı çekiyor..
Fransız yazar, Honore de Balzac; milleti şöyle tarif ediyor “Millet
edebiyatı olan topluluktur”.
Edebiyatın temel malzemesi dildir. Dil olmasa edebiyat olmaz edebiyat
olmasa millet olmaz. Bir milleti tarih sahnesinden indirmek isteyen güçler, ilk
önce o milletin dilini hedef alır.
Milletlerin, sonsuza tek varlıklarını sürdürebilmelerinin can damarı
olan dilleri tahrip edilince, nesiller arasında milletin devamı için
vazgeçilmez olan değerlerin nakli imkânsız hale gelir. Bir kuşak sonra,
kültürel iletişim kesilir. Milli kimlik
yeni kuşaklara ulaştırılamaz. Sonra, o milletin bütünlüğü ve kültürünün tüm
sembolleri tarihten silinip gider. Çünkü bir milletin varlığının temel unsuru; onun
kültürü ve sesi olan dilidir.
Dil, bir kültürün canlı organizmalarını oluşturan varlığının, tek tek
fertlerle ifadesidir. İnsan dilini terk edince, temsil ettiği kültür ve milli
kimlik de tarih sahnesini terk eder.İhanete uğrayan milletler ilk önce dilini,
kimliğini, sonra da bütünlüğünü kaybeder. Hititler ve Keltler gibi.
"Türk demek Türkçe demektir; ne mutlu Türküm diyene!"
Atatürk’ün bu sözünü felsefe haline getirmemiz gerekirken, Türkçe yerine artık
yabancı kelimelerle konuşarak gözümüz gibi bakmamız gereken dilimize en büyük
kötülüğü yapıyoruz.
5-10 yıldır Türkçeden çok yabancı kelimelerle günlük konuşmalarımızı
yapar olduk. İnternetin yaygınlaşmasıyla bir anda hayatımıza giren yabancı
kelimeleri Türkçeden daha çok kullanıyoruz. Ancak yabancı kelimelerin çok
olmasının Türkçeyi yozlaştırdığının ve körelttiğinin farkına varmamız lazım.
Karmanoğlu Mehmet beyi arıyorum…!”Bugünden sonra
divanda,dergahta,bargahta ,mecliste,meydanda,Türkçeden başka dil
konuşulmaya” diyen ,”O “ mübarek adamı
arıyorum.
Dolaşalım yurdun dört bir yanını,gezelim ,bakalım. Sizce bu fermana
uyan var mı?Türkçe olmayan isimlere, Duyduklarına,gördüklerine üzülen var mı?
Tanıtımın- Demo,sunucunun- spiker,Gösteri adamının- showman,radyo
sunucusunun -discjokey Hanımağanın- first lady
olduğuna şaşıranınız var mı?
Dükkanın store,bakkalın - market,torbanın poşet,mağazanın
süper,hiper,gros market,ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı ?
İlan tahtasının- bilboard, sayı tabelasının- skorboard, bilgi alışının-
brifing, bildirgenin- deklarasyon, merakın uğraşın- hobby olduğuna güleniniz
var mı?
Bırakın eli,özün bile seyrek uğradığı beldelerin girişinde WELLCOME
Çıkışında GOOD-BYE okuyanınız var mı ?.
Korumanın muhafızın -body-guard, Sanat ve meslek pirlerinin –duayen,
İtibarın, saygınlığın- prestij olduğunu bileniniz var mı?
Sekinin, alanın- platform, merkezin -center,büyüğün -mega ,küçüğün-
mikro,sonun- final,Özlemin,hasretin-
nostalji olduğunu öğreneniz var mı ?
İş hanınıza- plaza, bedestenimize- galleria ,sergi yerlerimizi -center
room,show room,büyük şehirlerimizi - mega kent diye gezeniniz var mı ?
Yol üstü lokantamızın fast-food, yemek çeşitlerimizin- mönü olduğu
yerlerde, hesabını- adisyon diye ödeyeniniz, var mı?
İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks köşklerinizi
villa, eşiğimizi antre, bahçe bitkilerini flora diye koklayanınız var mı?
Sevimlinin- sempati, sevimsizin -antipatik vurguncunun- spekülatör,
eşkiyanın mafya, desteğe, koltuk çıkmaya sponsorluk diyeniniz var mı?
Mesireyi, kır gezisini -picnic,bilgi sayarı -computer,hava yastığını- air-bag,Pekalayı,oluru
-okey ,diye söyleyeniniz var mı?
Çarpıcı önemli haberler- flash haber, yaşa, varol sevinçleri-oley
oley,Yıldızları- star diye seyredeniniz var mı?
Bilmem ne dağının tepesindeki köyde CAFE-SHOW levhasının altında acının
da acısı nes –kaaave içeniniz var mı?
Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken; dilimizin
çalındığını, talan edildiğini gören, el diline özendiğimize içi yananınız var
mı?
Masallarımızı, tekerlemelerimizi, atasözlerimizi unuttuk. Şarkılarımızı
türkülerimizi ninnilerimizi kaybettik. Türkçemiz elden gidiyor. Dizini
döveniniz var mı?
KARAMANOĞLU MEHMET BEYİ ARIYORUM. GÖRENİNİZ, BİLENİNİZ, DUYANINIZ VAR
MI? BİR FERMAN YAYINLAMIŞTI, HAYAL MEYAL
HATIRLAYIP TA, SAHİP ÇIKANINIZ VAR MI?
Ne olacak bu Türkçemizin hali..Bileniniz var mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder