ÖFKELENİNCE NEDEN BAĞIRIRIZ?
(16 Nisan 2013 Balıkesir Demokrat gazetesinde yayınlandı)
(16 Nisan 2013 Balıkesir Demokrat gazetesinde yayınlandı)
Olaylar
karşısında öfkeye kapılan kişi ne yaptığını bilmez. Tamamen duygularının esiri
olur. Yaptıkları düşünceli davranışlar olmaz. Oysa insan bütün hareketlerini
bilinçli olarak yaptığı sürece olumlu sonuç alır öfkelenen insan, duygularıyla
hareket edeceği için kendisine zararı dokunabilecek davranışları bile yapar.
Akıllı insan öfkesine hâkim olan insandır. Öfkeli anında aklına eseni yapmayan
insandır.
Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj
nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine
dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.
Öğrencilerden
biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz”
deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan
yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha
alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden
ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:
“İki
insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak
mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda
kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için
o kadar çok bağırmaları gerekir.
Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine
bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada
mesafe ya yoktur ya da çok azdır.
Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne
olur?
Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar. Çünkü kalpleri birbirlerine daha da
yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz. Sadece
birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki
insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş,
öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş:
“Bu nedenle tartıştığınız zaman
kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe
koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün
gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz”
Başka bir öfke hikâyesindeki adam yeni kamyonuna
bakmak için evinden çıktığında, üç yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir
biçimde elindeki çekiçle kamyonunun kaportasını mahvettiğini görmüş.
Hemen oğlunun
yanına koşmuş ve çocuğun eline çekiçle vurmaya başlamış. Biraz sakinleşince
oğlunu hemen hastaneye götürmüş.
Doktor, çocuğun
kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da elinden bir şey gelmemiş ve
çocuğun iki elinin parmaklarını kesmek zorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp
gözlerini açtığında, bandajlı ellerini fark etmiş ve gayet masum bir ifadeyle,
“Babacığım,
kamyonuna zarar verdiğim için çok üzgünüm.” demiş ve sonra babasına şu soruyu
sormuş:
“Parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak?”
Babası eve dönmüş ve hayatına son vermiş...
İnsan hata
yapar. Hepimiz hata yaparız. Fakat öfkeyle ve düşünmeden yapılan şeyler, insanı
sonsuza kadar rahatsız eder. Harekete geçmeden önce durun ve düşünün.
İnançlar, düşünceler ve değerler insanlar arasında
farklılık gösterir, ama duygular herkeste benzerdir. Duyguların sen
dili yerine ben diliyle ifade edilmesi karşıdaki kişinin sorumluluğunu fark
etmesine ve kendini ifade edenin daha iyi anlaşılmasına yardım eder.
Öfke, bireyin
kendisini tanıması ve uygun ifade yollarıyla belirtilmesi durumunda bireye
olumlu bir güç sağlar. Öfke için harcanacak enerji, yaşamda ve ilişkilerde
değişiklikler yaratmak için kullanılabilir. Öfkeyle gelen enerji olumsuz yönde
kullanıldığında, rahatsız olunan durumlarda hiçbir değişikliğe yol açmayıp,
diğerlerini hedef alır ve sonuç vermez.
Öfkenin olumsuz
kullanımı kabul edilmeyi sağlayamaz. Sorunlarımızı çözerek ilerleyip,
yaşamımızda olumlu değişiklikler yapmak istiyorsak, kendimizi tanıyarak kabul
etmemiz gerekir.
Aranıza mesafe
koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün
gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.
Çocuğun “Parmaklarım
ne zaman yeniden çıkacak” sözüne dayanamayan babanın dramı öfke patlamasından
hayatına son vermesi gibi, ölümle sonuçlanmış örnekler çoktur.
Hapishaneler bir
anlık öfkesinden pişman, mahkûmlarla doludur.
“ÖFKEYE
SARILMAK, BİRİNE ATMAK İÇİN KAVRADIĞINIZ SICAK BİR KÖMÜR PARÇASI GİBİDİR; YANAN
ASLINDA SİZSİNİZ…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder