4 Ağustos 2013 Pazar

HOTAŞLAR KÖYÜ

HOTAŞLAR KÖYÜ

Bugün size Hotaşlar köyünden bahsedeceğim. 
Belediye Başkanımız İsmail OK Hotaşlar köyündendir. Hotaşlar ilk okulu ve ortaokulu mezunudur. Muhterem Babası Eyüp amca ile uzun yıllar komşuluk yaptık. Köy okulumuzdan yetişen köyüne örnek olan, vatansever, dürüst, çalışkan delikanlı bir kişidir. 

Olağan üstü gayret ve çalışması ile her zaman çevresinde sevilen kişi olmuştur. 4 yıldır Balıkesir Belediye Başkanlığını başarı ile sürdürmektedir. Hotaşlar köyünden yetişen İsmail Ok Balıkesir Büyük Şehir Belediye başkanı adayıdır. Geceli gündüzlü seçim çalışmalarını yürütüyor.Bu mücadelesinde kendisine başarılar dilerim..

Hotaşlar ; Hemen herkesin pazarda en sık duyduğu köy ismidir. Bilhasa “ekmek” denilince akla gelen tek köy ismidir. Balıkesir halkına “köy ekmeği” lezzetini tattıran köydür. Sebzenin en tazesi, doğalı bu köyden pazara gelir.
Balıkesir-Kepsut karayolu ile gidilir.  Simav çayı üzerinde kurulu köprüden sonra takriben 2 kilometre sonra köye ulaşırsınız. Balıkesir e uzaklığı 18 kilometredir. Bilal TANRIKULU çok uzun zamandır köyün muhtarıdır. Çalışkan fedakâr ve vefalı iyi bir dosttur.


Mümbit toprakları vardır. Simav çayı köyün alt eteklerinden süzülerek geçer. Misafirperver, sevecen insanlarının dostlukları bir başkadır. Köyde tarım çok gelişmiştir. Süt ve besicilik oldukça önemlidir. Kavun, Şeftali, Yemiş, Vişne ve Üzümü pazarda rağbet görmektedir. Hotaşlar ekmeği ve pekmezi ile ünlüdür.
Saraç, Osmaniye Balıklı Çandır köyleri ile komşudur. Kepsut`un en büyük köyüdür. Manav köyüdür. 1878`de `93 Muharebesi sonunda bir miktar muhacir yerleştirilmiştir. Seferberliğe 80`den fazla genç katılmış, ancak 30 kadarı geri dönebilmiştir.


Osman Ağalar, Hatıplar, Hacı Mehmetler, Halil Ağalar, Ahmet Çavuşlar, Marangozlar, Solaklar, Ali Ağalar, Hocalar, Şeytanlar, Paçallar (Paçalıoğulları), Hacı Hasanlar, Gökçeler, Hacı Aliler, Amcalar, Kırlar,Lazlar adı ile anılan sülaleler vardır.

1980 ,12 Eylül darbesinden 15 gün sonra Hotaşlar köyü ilköğretim okuluna tayinimin çıktı. Daha önce duymadığım ve gitmediğim bir yer olduğu için tereddüt ettim. Nasıl bir yerdir. Bu köyde yaşam şartları nasıldır. Merak ettim. Tanıma amacı ile köye gitmek için yola çıktım. 

Kepsut minibüsleri ile yol ayrımına kadar gittim. Şoförün tarifine göre köprüden sonra 2 kilometre yürümem gerekiyormuş, yolda arabadan inerek köprünün başına geldim.
Ortada köprü yoktu. 


Köprü yeniden yapılması için yıkıldığından, ulaşım yoktu.
Çayın üstüne uzun putrel demirleri dizilmiş, henüz tabliyeler konulmamış,   boylu boyunca uzatılmış demirlerden oluşan bir görüntü vardı.

Buradan geçmek için cambaz olmak lazım. Geçmek her kesin harcı değildi. 
Nasıl gidilecek bu köye diye çevreme baktım. Putrel demiri üzerinde ip cambazı gibi geçebilirsem köye gidebilecektim. Korktum. Başka bir yol aramam gerektiğini düşündüm. Ne yapacağımı, nasıl geçeceğimi düşünürken, aşağıda suyun içindeki adam, bana seslendi. Çok yoğun akan çayın içinde bata çıka yüzen kişi bana el sallayarak bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
Köye gideceksem, demirlerin üstünden geçebileceğimi söyledi. Korkarım geçemem. Dedim. Düşersen alttan seni tutarım diye bağırdı. Normal bir adama benzetemedim. Geçmem için teşvik etti. 


Sonradan dost olduğum Şeytan Süleyman lakabı ile tanınan bu adamın işi derede balık tutmakmış, günün büyük bir bölümünü suyun içinde geçirirmiş.
Şeytan Süleyman`ın ısrarı ve desteği ile adeta ip cambazı gibi putrel demirine basarak karşıya geçtim. Yokuşu tırmandım. Normal köy yolunu takip ederek iki kilometre yürüdükten sonra köye vardım. Yol kenarında oynayan çocuklara okulu sordum. Tariflerine göre Okulu buldum. Okulda, Eğitim enstitüsünden arkadaşım, Harun Öztürk,Rasim Saygılı çalışıyorlarmış.Beni çok güzel karşıladılar.Geniş açıklamalarda bulundular.


Köy meydanına geldik insanlar sanki akrabalarıymışım gibi davranıyordu. Çok sıcak ve samimi idiler. Konuşurken Lazların Hüseyin Korol, Komşusunun evinin müsait olduğunu söyledi. Birlikte gittik. Cemile teyzenin evini tuttuk. Zaten tutabileceğim başka da ev yoktu.
Okulda çalışanlar genellikle Balıkesir`de oturup, servisle köye geldiklerini söylediler. İlkokuldan Harun Öztürk, Ortaokuldan, Ali Kalay eşi Emel Kalay, Köyde kalıyormuş. Biz de gelirsek 3 hane olacağız dediler.
Daha sonra eşyalarımızı taşıdık. Cemile teyzenin bir odalı evinde, Hotaşlar hayatımız başladı.  


Çok sevdiğim bu köyde 5 yıl görev yaptım. Ben Hotaşlar köyünün bir ferdi gibiyim. Oradaki insanlar benim akrabalarım gibi. Yıllar geçmesine rağmen ziyarete gittiğimde kendimi orada doğmuş ,o köyün insanı gibi hissediyorum. 
Karabacak,Keçe,Çakırdayı,Kazımağa,Marangoz Ahmet ağa,Eyüp Ok,Koreli,Laz Hüseyin,Kokucu Arif,Çerkes Hasan,Pireli, dostluklarını gördüğüm  arkadaşlarım.Bende yaşça çok büyüktüler.Ama can dostlarım oldular.Allah rahmet etsin.Onlarla öylesine çok anılarımız oldu ki…
Saraç bayırında, Karacaören sırtlarında av için saatlerce yürüdüğümüz günler sanki dün gibi.


Rahmetlileri anarken bir av hatıramızı anlatmadan geçemeyeceğim.
Bir gün Koreli, Kokucu Arif, Çakır Dayı, Karabacak, saraç Köyü tepelerinde avlanıyoruz. Bir çeşmenin kenarında çıkınlarımızı açtık, yemek yiyeceğiz. Tam çıkınları açtık yemeğe oturacakken, havadan 3-4 kuş süzülerek geçti. Ben av tüfeğini doğrulttum ateş edeceğim. Tereddüt ettim. Gurubun çok şakacı ve alaycı huyu aklıma geldi.

Kargaya ateş etti. Diye alaya alacaklarını düşündüm. Silahı indirdim. Rahmetli Koreli; Ah, ne yaptın be hocam! Dedi. Ben de bu kuşların ne olduğunu anlamadım. Dedim. Ah hocam aylardır bunları arıyoruz.Sen silah kaldırınca avcılığın raconundan, biz  müdahale etmedik.Keklikleri kaçırdık.Dedi.Meğer çok nadir rastladıkları keklikler geçmiş.Hepsi birden kızdılar hayıflandılar..Merhum Çakır dayı bana dönerek dedi ki..
İbrahim hocam; Soyunup senin önünden bayırın aşağısına doğru koşacağım.  Sen de silahını hazırla,  nişan al. Beni vurabilirsen avcısın. Dedi.
Oradakiler çok güldüler.Sen kargayla kekliği ayıramıyorsun diye uzun uzun şakalaştık..İş burada bitmedi.Aylarca köy kahvesinde dinlemekten bıktığım hikaye oldu.Her defasında anlatılıp gülüştük.
Hotaşlar`da çok güzel anılarım var. Bir gün zaman bulursan bunlardan bazılarını anlatırım.1985 yılında İlçe Milli Eğitim Şube Müdürlüğüne naklen atandığımda ayrılırken gözüm arkada kaldı. Her fırsatta ziyaret ettiğim Hotaşlar köyünü her zaman güzelliklerle hatırlıyorum. 


Son zamanlarda Hotaşlar için üzülüyor. Kaygılanıyorum. 
Köyünde nüfus azalıyor.Ben çalışırken yaptığımız sayımda 2 041 olan nüfus 1990 sayımında 1832  son sayımda da 1 408  e inmiş..
Köyde yaşam şartları zorlaşıyor..
Gençler işsiz. Köy de 7 kahve ağzına kadar dolu. Gençler geleceklerinden kaygı duyuyor. Dillere destan şeftali kavun karpuz eskisi gibi yetişmiyor
Her gece ayyadın da serpe ile sinilerce tutulan balıklar anılarda kaldı.
Artık derede balık yok balıklar dereye küsmüş.
Yüzme havuzu gibi çocukların bütün gün yüzdükleri berrak ve bol sulu derede su azalmış, 
Osman İncemen`in,Şalvarla kuytularda tuttuğu balıklardan eser yok.. Bir metreye yakın boyları ile karabalıklar tarih olmuş.
“Kumculönü” Dutlubahçe”deki eski okul enkazlarındaki hatıralarımız kayboldu. İsmail Akagündüz, Fevzi Polat ÖĞRETMENLERİMİZ GENÇ YAŞTA ÖLDÜLER.
Velhasıl HOTAŞLAR ;seni anılarımdaki eski halinle görmek istiyorum..


Seni eski günlerdeki gibi insanlarının coşkulu ve mutlu olduğu topraklarının bereket fışkırdığı güzellikler içinde görmek istiyorum…

Mehmet KOROL
ibahim hocam 1980 de beraber gelmiştik farkımız benim o köylü olmam uzun yıllar beraber çalıştık Film şeridi gibi geçti o günler köyüm okulum sizler geriye dönüp baktığımda iyi şeyler yapmışız İbrahim hocam Maalesef işsizlik ürünlerin para yapmaması göçe zorluyor köylüleri 1980 de 212 ilkokul öğrencimiz vardı şimdi orta okul ile beraber bu sayıya ulaşamıyor. bugün itibariyle sadece Balıkesir'de yaklaşık 125 150 hane var yaklaşık 600 civarı nüfus köyden ayrılmış. ESKİLERİ ANMAK SAYDIĞIN AVCI ARKADAŞLAR DA ARAMIZDAN AYRILINCA BİZLERİNDE KÖYE GİTMEMİZ SEYREKLEŞTİ . NEYSE SAĞOL ANILARIMIZI TAZELEDİĞİN İÇİN ÇAKIR DAYI, KARABACAK, KORELİ, KEÇE GİBİ AVCILARIN RUHLARI ŞADOLSUN.
30 Temmuz 2013, Salı


Hiç yorum yok: