ÇATIDAKİ ÇOCUK
BOLU ERKEK İLKÖĞRETMEN Okulunda eskilerin
tabiriyle “Leyli meccani “okudum.
Yani parasız yatılı… Yatılı okullarımız; küçük yaşta Anadolu’nun muhtelif
illerinden gelen çok sayıda öğrencinin kader birliği ettiği eğitim ocağıdır ….
Dünyayı
yeni tanımaya başladığımız günlerde “ARKADAŞLIK” ne demek, bu eğitim
kurumlarında öğrendik… Başımızdan geçenleri yazsak kitaplar almaz…
Okulun birinci sınıfında
iken okulumuz yemekhanesinde YANGIN çıkmıştı ..Size o günü anlatacağım…
Okulumuz; İstanbul Ankara E5 karayolu üzerinde, dersliklerin olduğu ana
bina, yatakhane, yemek hane ve spor salonu vaziyet planı (U) harfi gibi
dizilmişti.
Uzun kenarlardan birinde
derslikler, diğerinde yemekhane ve kantin binası, tabanda da spor salonu ve
yatakhane binasından oluşuyordu… Açık kısmı ise E 5 İstanbul yoluna bakıyordu…
Bina planlamasını şunun için
yazdım..Pencereden bakarken yemekhaneyi doğrudan görürdük…Yemek saati
yaklaştığında, içerdeki hazırlıkları seyrederdik…
Derse ilgimin az olduğu bir zamandı.
Pencereden yemekhane ve okul bahçesine bakıyordum… O sırada yemekhanenin kuzey
kısmında öğrenci kantinin bulunduğu çatıdan dumanların çıktığını gördüm…
-Öğretmenim
okul yanıyor.. Diye
bağırdım. Herkes pencerelere yığıldı.
O kargaşada sınıftan çıkıp…Yangın
mahalline koştum..Ben de söndürülmesinde yardım etmek istiyordum.
Okulumuzun hizmetlileri, merdiven
dayadılar. Elden ele kovalarla su taşımaya başladılar… Ben de o karışıklıkta merdivene
tırmanarak çatıya çıktım. Çatıya yakın yerde, aşağıdan gelen kovaları, aşçı
Mahmut amcayla birlikte yanmaya yeni başlayan bölgelere döküyorduk. Ancak
ateşin hızlanmasına mani olamadık.
Aradan ne kadar zaman geçti
bilmiyorum.
Yangın
arttı ..Çatı tamamen tutuştu..Bizim çabalarımızın pek faydası olmamıştı.
O arada siren seslerini duyduk.Geç
te olsa Bolu itfaiyesi geldi..
Aceleyle hortumlar hazırlandı..Ekip
..Çatıya tazyikli su sıkmaya başladı.Kısa zamanda önlem aldılar.Ben de itfaiye
erleri ile çatıdaydım. Onlara yardım ediyordum. Arkalarında zor zapt edilen
hortumu tutmaya çalışıyordum.
Kısa
zamanda ateş söndürüldü…MAHŞERİ KALABALIK OLUŞMUŞTU..
Çevreden dumanları görenler ve
okulun öğrencileri okul bahçesinde
toplanmışlardı..Milli eğitim müdürü,vali yardımcısı, okul müdürümüz
Galip Türkdoğan ve öğretmenlerimiz
dikkatle çatıya bakıyorlardı.
Elim yüzüm kömür karasına
dönmüştü. Meraklı izleyenlerin bakışları altında, kömür olmuş keresteleri
aşağıya atıyordum… Zemine bakarak düştüğü yeri de görmeye çalışıyordum.
Aşağıdakilerin,fedakarlığımı
ve gayretimi takdir ettiklerini düşünüyordum..Daha çok kalas atmak için çabalıyordum..
Bu arada nasıl olduğunu
bilmiyorum. İtfaiyeciler, yanımdaki okul personeli yoktu. Hepsi de aşağıya
inmişlerdi .Ben için için yanan çatı kerestelerini atmaya devam ediyordum..
Mezunların çok iyi bildiği Baş muavin
ZEKAİ AYDIN (KALAS) bey hocam, aşağıdan
bana el sallıyordu. Islık çalarak eliyle buraya at. İşareti yapıyordu, onun
bulunduğu yerlere atmaya çalışıyordum…
Bolu
Erkek Öğretmen Okulunda okuyup ta Zekai AYLDIN'IN (Kalas)'ın dayağını yemeden
mezun olan öğrenciyi ne duydum, ne de gördüm. Uzun boylu, geniş yapılı, gür
sesli bir öğretmendi. Yatakhanenin kapsında öksürdüğü ya da mırıldandığı zaman
yatakhanenin her tarafında duyulur, kalkmayan öğrenciler elbiselerini
kucaklarına alarak koşup tuvaletlerde ya da banyolarda giyinip koşarak
yatakhaneyi terk ederlerdi. “Gel lan bok oğlu bok!” Dediği an, en az bir tokat vururdu.
Zekai hoca, bu defa olabildiğince yüksek sesle;
-İn
lan aşağı bok oğlu bok…!
Diye bağırdı.Şaşırdım.. Koca
okulda öğrencilerden bir tek ben ,çatıya
çıkmış yangının söndürülmesine yardımcı oluyordum..Bu ne demekti.Olanca kalabalıkta
bana bağırıyordu. Anlamadım..Onurumla oynuyordu.”Aferin “beklerken bana hakaret ediyordu…
-İniyorum
hocam.
Dedim.
Önüm kalabalığa doğru olduğu
halde merdivenden inmeye başladım. Bir terslik vardı..50 metre ileri emniyet
şeridi çekilmiş. Kalabalık bunun arkasına alınmıştı. Zekai bey binanın altında
dururmuş inmemi bekliyordu. Yavaş inmeme sinirlenmiş olacak ki.
-Bana
bak çocuk..! Çabuk ol..Çabuuk in..Hayvan
herif…Diye
bağırdı.. Zekai Bey, çok sinirliydi…
“Maşallah oğlum. Fedakâr ve
gayretli çocuksun. Yangının söndürülmesinde üstün gayretlerin oldu. teşekkür
ederim”..demesini bekliyordum..
-Gel
lan bok oğlu bok …! Diye
bağırdı. Aşağıya indiğimde ,attığı tekme
tokadın hesabı yoktu..Yere yığıldım.
-Hocam
ben yangın söndürdüm. Sen beni dövüyorsun. Dedim. Gücüme giden şey de
Oradaki kalabalıkta bize bakanlar, benim dayak yememden hoşlanır gibiydiler…
Hiç Hocaya dur diyen olmadı.
Zekai bey ,kulaklarımdan asılarak,beni
emniyet şeridinin arkasına götürdü..Burada tekrar tokat atmaya başlayınca,olacak
gibi değil dedim..Kaçtım..Uzaklaştım..Kalabalığın içinden geçerek yatakhaneye gittim..
İşin
aslı şuymuş.
Zemin kattaki kalorifer kazanları
patlama noktasına geldiğinden itfaiyeciler ve görevliler aşağıya inmişler.
Patlama riski nedeni ile halk binadan uzaklaştırılmış..Çatıda bir ben
kalmışım..Aşağıdan ise bana “çabuk in
..!”Deniliyormuş..Ben de “buraya at..!
buraya at..!” Anladığımdan yanık keresteleri, aşağıya Hocanın önüne
atıyormuşum. Adamakıllı sinirlenmiş…
Yıllar
sonra….
Zamanın Bolu Milli eğitim müdürü
İlköğretim genel müdürü olmuştu..Ben de İlçe Milli eğitim müdürleri
toplantısında onunla karşılaştım..Eskileri anlatırken kendimi tanıtabilmek
için;
-Hocam
siz Bolu’da milli eğitim müdürüydünüz..O yıllarda erkek öğretmende yangın çıkmıştı, sizde oradaydınız, dayak
yiyen çatıdaki çocuk bendim .Dedim…Genel müdür esprili bir şekilde kulağımı
tuttu ..
-Yüreğimizi
ağzımıza getirmiştin..Dedi.O
günü hatırlayarak devam etti.;
-Patlama
olursa diye korkuyorduk. Sen de durmadan bize bakarak aşağıya bir şeyler
atıyordun..Tehlikeden binaya kimse yaklaşamıyordu..Zekai hoca binanın altına
giderek sana ulaştı .İnmeni sağladı..Emniyet şeridinden içeri getirdi..O gün hepimiz çok
korkmuştuk..Şükür korkulan olmadı..Dedi.
Öğretmen okulu bana hayatı
öğretti..Zorluklarının bana çok şey
kazandırdığını biliyorum..
Nerede o eski okullar o eski öğretmenler… Bu vesile ile geçtiğimiz yıllarda
vefat eden ZEKAİ AYDIN BEY HOCAMI RAHMETLE ANIYORUM…
Çocuklar
hatalarıyla büyüyorlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder