18 Eylül 2014 Perşembe

DERS BAŞLADI..! EĞİTİM DE BAŞLAYACAK MI?




DERS BAŞLADI..! EĞİTİM DE BAŞLAYACAK MI?

Üç aylık yaz tatili ardından 16 milyon 400 bin öğrenci ve 873 bin öğretmen için yeni eğitim öğretim yılı 15 Eylül pazartesi günü başladı.Geçen hafta okula erken giden gruplar bu arada okulu tanımış oldular..

Bazı ülkelerin nüfusundan çok fazla sayıda öğrencimiz var. Eğitim- öğretimlerinde samimi olabilsek bu sayıda bir potansiyelin varlığı, ülkemizin geleceği için çok umut verici bir enerjidir…
DERS ZİLİ ÇALDI..! Eğitim başladı mı.? Yoksa hazırlıklar devam mı ediyor..Dersler boş geçiyor mu?

Vakit kıymetli, her dakika altın değerindedir.Çocuklarımızın eğitimlerinde zamanı verimli kullanmalıyız…

Sevgili öğretmenlerim..! Okul yöneticileri..!Ve dahi mesuliyeti olan herkes..!
TÜRKİYENİN GELECEĞİ SİZE TESLİM EDİLDİ.

Ders zili çaldı..Sınıfta önünüze oturdular. Çocuklarımız nasıl isterseniz öyle şekillenecekler.
Siz onları çok severseniz, gözlerinin içine bakarak konuşursanız, sizi anlayacaklardır. Sözlerinizden çok, davranışlarınız ve beden diliniz etkili olacaktır.
Yıllardır çocuğunu görmeyen anne ve babanın çocuklarını karşılamasındaki hasret ve sevinçle öğrencilerinizi karşılayın, kusurlarını ve hatalarını hoşgörün.

ONLAR SİZİN ŞEKİLLENDİRECEĞİNİZ HAMURDUR.
Sevgili yöneticilerim. Sabah içtimasındaki kılık kıyafet ikazlarınızı yaparken çocukları geldiklerine pişman etmeyiniz.
Sabah hangi halde kalktılar acaba.! “kural ve yönetmeliklere”, uygun olmayan kılık ve kıyafetin mutlaka bir sebebi vardır. Öksüz ve yetim olmaları, annenin hasta olması, evdeki aile içi kavgalar… Bir sürü sebep olabilir. Okula gelmişler ya yetmez mi?

Anaokuluna güle oynaya gelen çocuklarımız, Liseyi bitirirken bıkmış, kaçmak isteyen hayattan, aileden nefret eden, kendisi ve çevresi ile kavgalı hale gelmektedir.

Bu süreçte ne oluyor da, bu denli severek gelinen okul, sonrasında öğrencinin nefretine sebep oluyor.
Temizlik görevlisinden, Milli Eğitim müdürüne kadar sorumlu herkes bu gerçeği sorgulayarak OKULUN SEVİMLİ HALE GETİRİLMESİ İÇİN VELİLERLE ELELE VERMELİDİR.

Okullardan ve eğitim sisteminden ilk beklentimiz bize kendi kişiliğimizi fark etmek konusunda ışık tutması ve yol göstermesidir.
Hayatımızın 16-17 yılını okullarda geçirip kişiliğimiz hakkında bilgi sahibi olmuyorsak eğitim sistemi önemli bir noktayı göz ardı etmiş demektir. 

Okullardan ikinci beklentimiz ise eğitim ve öğretim faaliyetlerini bizim kişilik özelliklerimizi göz önüne alarak planlamasıdır.
Müfredatlar, ders işlenişleri ve ödevler kişiliklere göre farklılık gösterebilmelidir. Hareketli, tez canlı, yerinde duramayan bir çocuğa tarih anlatmakla, sessiz, dinlemeyi seven bir çocuğa tarih anlatmak farklı olmalıdır. Bu iki çocuğa verilen ev ödevleri, onların bilgilerini ölçecek sınavlar yine farklı olmalı değil midir? Her öğrenciye özel bir program ödev geliştirmeyiz belki ama en azından birkaç gruplama yapıp daha fazla kişiliği kapsayabiliriz.  

İnsan yavrusu dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren, bilinçsiz de olsa etrafını tanıma arzusu içindedir. Zamanla bu istek bilinçli bir öğrenme faaliyetine dönüşür. İlk bilgileri ailesinden edinmeye çalışır. Burada öğretmen konumunda anne-baba ya da aile büyükleridir. Büyüdükçe ihtiyacı olan yeni bilgi ve becerileri sistemli, planlı ve programlı bir şekilde öğrenme gereği ortaya çıkar. Bu durumda bireye ihtiyacı olan bu bilgileri planlı ve programlı bir şekilde verecek birilerinin rehberliğine gerek vardır.

İşte öğretmen, bireylere öğrenmesi gereken bilgileri planlı, programlı bir şekilde, belli bir ortamda, belirli araç-gereçlerle öğreten kişi olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanlığın varoluşundan günümüze kadar olduğu gibi bundan sonrada en çok ihtiyaç duyulan kariyer mesleği ÖĞRETMENLİK olacaktır.

EĞİTİMCİNİN İNSANLARI SEVMESİ YETERLİ DEĞİLDİR, İNSAN ÜSTÜNLÜKLERİNİ DE DOĞRU OLARAK ANLAMASINI İDEAL EDİNMELİDİR.

İdealist bir öğretmenin asıl işlevi de gençlerin akıl gelişimlerine yardımcı olmaktır.
İdealsiz öğretmen ise en yetenekli öğrencilerini geri zekâlı yapar.
İdeal sahibi öğretmen öğrencilerini yetiştirirken yönünü eğitim teorisinden, yöntemini sürekli araştırmalardan almak zorundadır.

Çünkü öğretmen;
Araştırma sonuçlarına dayanılarak geliştirilen eğitim politika ve teorisini uygulamaya koyan, uygulama sonuçları ile bir teoriyi etkileyen, eğitimde uzmanlık çalışmalarından ve araştırmalarından yararlanan, fakat aynı zamanda bu çalışmalara katkı sağlayan en önemli kişidir.
Milletlerin ruh ve karakterini şekillendirmede etkin rol oynayan öğretmenlerin bu işlevlerini yerine getirebilmesinde onların üretkenliğinin önemli bir etkisi vardır.
Bu işlevini layıkıyla yerine getiren öğretmenler için; bütün bir toplum onların eseridir denilebilir.

SORUMLULUK TAŞIYANLAR, TALİMAT VERENLER, talimat alanlar, uygulayanlar, uygulamayı denetleyenler..!UNUTMAYALIM Kİ …..! 

EĞİTİM ÖĞRETİM ME BAŞLAYAN 16 milyon 400 bin ÖĞRENCİ BİZİM GELECEĞİMİZDİR…Siz neyseniz öğrencileriniz de öyle olacaktır….

Hiç yorum yok: