KURALSIZLIK….NORMSUZLUK
Kuralsızlık
deyince, çevremdeki keşmekeşlik aklıma gelir. Kuralları ihlal edenlerin sayısı arttı…
Normsuz plansız, insanlar çoğalıyor… Bana mı öyle geliyor gerçekten mi böyle
bilemiyorum…
Trafik kurallarını ihlal
edenler.Sözünde durmayanlar…Sabah kalktığında yapacağını söylediklerini
yapamayanlar..
Velhasıl kuralsız normsuz insan
sayısı artıyor…
Artan
kuralsızların, zaman içinde toplumda yarattığı ağır tahribat hepimizin
malumudur. Toplumdaki sıkıntının sebebi, tebanın, insani kalitesinin azalmasındandır…
Disiplinli, sözünde duran, koyduğu kurala uyan insanların bağlı oldukları
kurumlar, ülkeler diğerlerine göre çok daha başarılı olurlar…
Çocuklarımızın
yetiştirilmesinde hassasiyet içinde olamaz isek,… maalesef ..!
Kuralsız insanlar bütün hayatı
cehenneme çevirirler.
Günümüz
dünyasında insanların en çok ızdırap çektikleri duygulardan birisi
güvensizliktir. Bireysel çıkarın, bencilliğin olduğu şu dönemde tahtı sarsılan
erdemlerden birisi güven duygusudur.Kuralsızlık kendiliğinden GÜVEN duygusunu
aşındırıyor..
İnsan verdiği sözlere uyduğu ölçüde
insan olarak büyür ve yücelir. Sözlerini unutup, yerine getirmediği derecede de
alçalır ve küçülür.
Malum
eğitimci gözüyle değerlendiriyorum..Yazıda esas amaçladığım şey ÇOCUKLARIMIZIN
YETİŞTİRİLMESİNDE yapılan HATALARI bir kerede bu açıdan ele almak istedim…
KURALSIZ AİLELER ÇOCUKLARA NASIL
ZARAR VERİYOR?
Çoğu
ailede çocuğun her istediği yapılıyor. Çocuğun davranışlarını belirleyecek
kurallar ve sınırlar koyulmuyor. Kurallar olmayınca da aileler duruma göre
karar veriyor.
Çocuk,
aynı isteğine farklı zamanlarda farklı tepkiler alabiliyor. Bazen evet olan
şey, bazen hayır oluyor. Tabii çocuk da” HAYIR’I, EVET’E “dönüştürmeyi
öğreniyor.
Böyle
bir ailede yetişen çocuğun, hayatta başarılı olması da zorlaşıyor.Peki,
kuralların net olmadığı bir evde, çocuk neden başarılı olamıyor?
Stanford
Üniversitesi’nden Prof. Walter Mischel bir grup çocuğu tek tek bir odaya alıp,
masalarının üstüne bir lokum koyuyor ve şöyle diyor:
“Ben şimdi dışarı çıkıyorum. Bu lokumu yemek
istersen, yiyebilirsin. Ama ben dönünceye kadar bu lokumu yemezsen, sana bir
lokum daha vereceğim.”
Araştırmacı
bakıyor ki çocukların yaklaşık %70’i bekleyememiş ve lokumu yemiş. Araştırmanın
burası çok da ilginç değil. Yıllar sonra, Mischel bu kişileri buluyor ve
hayatlarını inceliyor ve çok ilginç bir şey keşfediyor.
O gün lokumu yemeyenler,
okullarında ve işlerinde çok daha başarılı olmuş.
EVDEKİ KURALLAR VE BAŞARI
Rochester
Üniversitesi’nden araştırmacı Celeste Kidd, aynı lokum deneyini yapıyor. Ama
bir farkla;
Deneyden
önce çocukların bir resim çizmesini istiyor ve bir kural söylüyor.
-Resim çizenler, bir tane boya
kutusu kazanacak.
Bütün
çocuklar çiziyor. Ama bazı çocuklara söz verdiği gibi boya kutusu vermiyor.
Yani, kuralı ihlal ediyor.
Daha
sonra tüm çocuklara lokum deneyini yapıyor. Sizce kuralın uygulandığı grup mu,
yoksa uygulanmadığı grup mu daha çok beklemiştir?
Tahmin
edildiği gibi, kuralın uygulandığı grup ortalama 12 dakika beklerken, diğer
grup sadece 3 dakika bekliyor.
Neden?
Çünkü bir defa kural uygulanmadığı
zaman çocuk kendine diyor ki ;“Ya bu sefer de uygulanmazsa, ben boşuna beklemiş
olurum. Ben en iyisi risk almayayım. Elimdeki lokumu yiyeyim.”
Kuralsız
ortamlar güveni zedeliyor. Tahmin edilemeyen bir ortam yaratıyor. Çocuk, ne, ne
zaman olacak kestiremiyor.
Aslında
otokontrol bir kas gibi. Kullanıldıkça gelişiyor. Güvensiz ve tahmin edilemeyen
ortamlarda çocuk geleceği düşünemiyor. Çünkü söz verilen şey gelmeyebilir. Bu
durumda çocuk da gelecekle değil, o anla ilgileniyor.
Sürekli
o anla ilgilenen çocuk otokontrol becerisini kullanmıyor ve dolayısıyla
geliştiremiyor. Dürtüsel davranıyor.
Kısacası, kuralsız ortamlar,
belirsizlik ve güvensizlik yaratıyor.
Bu
durumda çocuk da geleceğe güvenemiyor. Sadece o anla ilgileniyor. O anla
ilgilenen çocukta da otokontrol gelişmiyor. Otokontrol olmayınca da başarı da
gelmiyor.
ÖĞRETMENLERİMİZ,
ANNELER BABALAR……!
Çocuklarınızı
bilgi deposu haline getirmek yerine “İNSAN OLAMALARI”İÇİN ÇABA HARCAYINIZ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder