3 Mayıs 2012 Perşembe
HÜKÜM VERMEDEN ÖNCE: BEKLE VE GÖR!
ZİL ÇALDI..! HAYDİ..! DERS BAŞLADI.
10 Mart 2012 Cumartesi
Kod adı (4+4+4)
http://www.balikesirdemokrat.com.tr/yazar-6-439-ibrahim_demirci.html
Kod adı (4+4+4)
Ülkemizin gündemi mecburi eğitim süresidir. Konu çok önemli olduğu için kamuoyunda tartışılmaktadır. Kesintilimi kesintisiz mi, nerede kesinti olacak veya olmayacak herkes bunu konuşuyor fikir beyan ediyor. Sevindirici olan eğitim konusunun bütün partilerin gündeminde olması ve halkımızın gelişmeleri yakından izlemesidir. Bu durum beni umutlandırmaktadır.
Okullarda çalışan öğretmenlerimiz ve okul yöneticilerimizle samimi konuşursanız. Yürekleri öğrencisi için çırpınan, fedakâr, çocukları için yaşayan öğretmenlere bir sorabilseniz. Size neler anlatırlar görürsünüz.
Velilerin ilgisizliğinden, toplum önderlerinin okullarımıza uzak kaldıklarından, eğitimle ilgili tedarikçilerin destek olmadıklarından onlarca örnek dinlersiniz.
Bugün yüksek perdeden yapılan konuşmalar, umuyorum eğitim sistemimize destek olarak sonuçlanır. Zenginlerimiz, okullarımıza giderler maddi manevi destek olurlar. Kamu kuruluşlarımız, okul ve öğrencileri sahiplenen projelere destek olurlar. Velilerimiz öğretmenlerimizin çalışmalarının yanında olur. İşte ben o zaman anlarım ki mesele sahiplenilmiştir.
Süre çok önemlidir. Devlet bu konuda doğrudan sorumludur. Süreyi uzattığınızda 40 bin yeni derslik bir o kadar yeni öğretmendir. Güçlü ekonomi süreden etkilenmez.
Bütçe işi değil asıl söylemek istediğim. Bugünkü tabloyu kimse neden görmek istemez anlamıyorum. İçerik ile kimse ilgili değil. Öğretim için, süre için konuşanlar; E Ğ İ Tİ M için nasıl bir öneri getiriyor.
Biz insanımızı kaybediyoruz.50 kelime ile konuşan, sms ile anlaşan, dünya ve ülkemizin önceliklerine kayıtsız, kültürümüze ve insanımıza uzak, sorumluluk almayan, meselesiz, boş bir nesil yetiştiriyoruz.
Tostla besleyerek test ile eğittiğimiz çocuklarımız, mutsuz ve umutsuzdur. Havada kar yağarken okul tatili beklerler. Okula isteksiz giderler. Haftanın 7 günü kesintisiz sınavlara hazırlanırken sanki ağır maden işçisi gibidirler.
Eğitim sistemimize yakından bakalım,folklor yok, tiyatro yok, spor yok, monolog yok, sahne yok,münazara yok,kros yok gezi yok, fikir tartışması yok ,yok ,yok,yok….Ne var. Öğretmenin motomot anlattıklarının sorgulandığı ezbere dayalı öğretim sistemi var. Ders bitiminde koşarak yetişilen dershane var. Pratik soru çözme yöntem ve tekniklerinden başka kimsenin eğitim ve öğretimle ilgilendiği yok. Peki, kalan zamanda ne var. Bilgisayar bağımlısı oyunlar var. İnternet kafe ve ileri teknik telefonlarla sosyal sitelerin fahri hizmetkârlığı var.
Başarı ölçüsü nedir. Bir sınavı kazanmak…
Hayat başarısı kimin umurunda gerçekten çok merak ediyorum….
Bizim dışımızda dünyada bu işin nasıl yapıldığına bakmalıyız. Karar sürecinde mutlaka yardımcı olacaktır. Almanya örneğine bakalım
Öğretmen eğitiminde dünyada en başarılı ülke olan Almanya'da öğretmenler, rahat şekilde orta sınıf seviyesinde iyi maaş alırlar. Öğretmenlere hususi haklar verilir (düşük faizli kredi, sosyal güvenlik vergilerinden muafiyet gibi). Böyle bir prestije sahip olmanın fiyatı ise ağır bir eğitimden geçmek mecburiyetidir. Belki de bu yüzden, Alman öğrencilerin en iyisi ve parlağı Öğretmen mesleğine gitmektedir.
Almanya eğitim sistemi Avrupa'nın en yüksek standartlarında sahip olduğu eğitim kalitesiyle sosyal devlet anlayışını yansıtan parasız eğitim sistemine dayalıdır. Alman eğitim sisteminin bölümleri:
1.Çocuk Yuvaları (Kindergarten): Zorunlu eğitim kapsamında olmayan çocuk yuvaları iki ile altı yaş arasındaki çocukların devam ettiği ve çocukların ilk temel gelişim eğitimini aldığı okullardır. Zorunlu olmamasına rağmen ailelerin çoğu, çocuklarını bu okullara gönderirler. Ayrıca bu okullar ana dili Almanca olmayan çocukların dil bilgilerinin gelişmelerine de yardımcı olur.
2.İlköğretim Okulları (Grundshule): Almanya'da temel eğitimin bir parçası olan ilköğretim okullarına çocuklar yedi yaşında başlarlar ve dört sene temel düzeyde bir eğitim alırlar. Bu temel eğitimden sonra öğrenciler, kendi yeteneklerine göre veya danışman öğretmenlerinin tavsiyeleriyle bir ortaokula yönlendirilir. Bazı eyaletlerde bu dört seneye ek olarak iki sene de yönlendirme (Orientierungsstufe) sınıfları bulunmaktadır. İlkokuldan mezun olan öğrenciler eğitim süresi altı yıl olan orta öğretimlerine devam ederler. Bu eğitimi veren dört okul türü şunlardır: Realschule, Hauptscule, Gymnasium ve Gesamtschule.
3.Ortaokul (Realschule): Eğitim süresi altı yıldır. Hauptschule'ye göre eğitim düzeyi daha yüksektir. Genelde belli bir mesleğe yönelim için temel oluşturur. Realschuleabschluss ( Ortaokul Bitirme Sınavı) başarıyla tamamlayanlar genellikle bir mesleğe yönelik meslek okullarına ya da meslek liselerine devam ederler.
4.Ortaokul (Gesamtshule): Alman eğitim sisteminde diğer bir orta dereceli okul da Gesamtschule'dir. İlkokulu bitiren herkes Gesamtshule'ye devam edebilir. Bu okullarda Hauptschule, Realschule ve Gymnasiumun'un birçok özelliklerini taşıyan bir eğitim programı uygulanırken diğer okullara geçiş yapılabilmesi ve pratiğe yönelik eğitim de vermektedir.
5.Meslek Okulları (Hauptschule): Meslek okullarında dersler basittir ve meslek yaşında kalifiye eleman yetiştirmek için temel bir eğitim sunar. Eğitim süresi beş yıldır.
6.Lise (Gymnasium): Tamamen üniversite ve akademik eğitime yönelik bir temel eğitim sunan gymnasium (lise) eğitim düzeyi ilkokul sonrası en zor olan okuldur. Eğitim süresi dokuz yıldır. Gymanasium'u bitiren öğrencilerin Abitur( lise bitirme) sertifikası sınavına girmeleri gerekmektedir. Ancak bu sınavı başarıyla verip Abitur sertifikasını alan öğrenciler üniversiteye girme hakkına sahip olabilmektedirler.
Özet olarak Genel lise seviyesi eğitiminde birinci olan Almanya'da orta Öğretim üç alt grupta toplanmıştır. Gymnasium'lar, Teknik ve Mesleki okullar. Eğitimin hedefi bürokratik değil, fonksiyoneldir. Öğrenciler diploma İçin değil iş için eğitilirler. Öğrencilerin 1/3 ü kolejlere hazırlık olan Gymnasiuma giderler. Geri kalanı teknik ve mesleki okullara gider. Almanya'da okullarda teorik ile pratik bütünleştirilmiştir. Almanya'daki mevcut eğitim sisteminden geçen herkes, bir işi planlamayı, uygulamayı, kontrol etmeyi ve değerlendirmeyi öğrenmek zorundadır. Öğrenmezse ilerleyemez, takılıp yolda kalırlar.
4+4+4 KODUNUN ETRAFINDA DÖNENLER Çocuklarımızı düşünün..! Ülkemizin geleceğini düşünün..! Mutlu, başarılı, özgüveni olan ,yapabileceği mesleğe yönelmiş, dünyayı görebilen, dahası okula coşkuyla giden , çağdaş ve demokrat düşünceye sahip ,halkını seven halklara saygılı çocuklarımızı görmek istiyoruz.Lütfen ne gerekiyorsa onu yapın ..
HALEP ORADAYSA ARŞIN BURADA…
HALEP ORADAYSA ARŞIN BURADA…
“Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.”ATATÜRK
Ülkemizi son altmış yılda yönetenlerin çoğunluğu hep kolay yolu seçti. O kolay yol ülkemizi bugünkü hale getirdi. Ülkemizin geleceğinin geçmişten daha aydın, daha özgür, daha mutlu olabilmesi, Türkiye’nin okuyan, düşünen, soran, sorgulayan özgür bireylerden oluşması mümkündür. Bunun için herkes kendini sorumlu hissederse ve bu güzel işe katkıda bulunmaya çalışırsa olmazlar oldurulabilir. Eğitim, her zaman sahibini, peşinden takip eden bir servettir.
Bilen bilmeyen ahkâm kesiyor. Herkes konuşuyor. Hızını alamayan 12 saat kesintisiz konuşuyor. Bence iş konuşmada değil uygulamada olmalıdır. Ülke bizim, vatan bizim, çocuklar bizim. Onların iyi yetişmeleri ortak arzumuz. Ama 60 yıldır Ülkemizin eğitim sisteminde denemediğimiz kalmadı. Her iktidar değişiminde düzeltme adı altında bir şeyler yapılamak istendi. Her yapılan daha sonra ağır bir şekilde eleştirildi. YETER ARTIK YAZBOZ TAHTASI NA SON VERELİM. Bize uygun insanımızı kucaklayan bir sistem üzerinde anlaşalım ve geç kalmadan uygulayalım. Kaybettiklerimiz bizim çocuklarımız.
Ülkemizin Eğitim sistemindeki gerçeklere bakalım. PISA Araştırma Sonuçlarına Göre Türkiye nin durumunu inceleyelim.
Uluslararası Eğitim Başarısını Değerlendirme Kuruluşu (Türkiye üyedir) – IEA (International Association for the Evoluation of Educational Achievement) tarafından uygulanmış olan Uluslararası Öğrenci Başarısını Belirleme Programı – PISA (Program for International Student Assessment)Çalışmaları objektif prensipler ihtiva eden yapıdadır.
PISA test ve anketleri 2003 yılının Mayıs ayında, PISA Yürütme Merkezi tarafından belirlenmiş ölçü ve kurallara göre, yedi coğrafi bölgeden temsili yöntemle seçilmiş, 12 ilköğretim okulun ve 147 lisede, 1987 doğumlu 4855 öğrenciye uygulanmıştır.
2004 yılı aralık ayında açıklanan sonuçlara göre Türkiye:
Matematikte, 41 ülke arasında 34. ve 29 OECD ülkesi arasında 28.
Okuma becerisinde 41 ülke arasında 33. ve 29 OECD ülkesi arasında 28.
Tabiat bilgisi ve problem çözme becerisinde de 29 OECD ülkesi arasında 28. oldu. Matematik, okuma ve tabiat bilgisi becerisinde Finlandiya; problem çözme becerisinde ise Güney Kore birinci oldular.
Matematik becerisinde, ilk ona giren ülkeler sırasıyla şunlardı: Finlandiya, Güney Kore, Hollanda, Japonya, Kanada, Belçika, İsviçre, Avustralya, Yeni Zelanda, Çek Cumhuriyeti
Okuma becerisinde ilk ona giren ülkeler sırasıyla şunlardı: Finlandiya, Güney Kore, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, İrlanda, İsveç, Hollanda, Belçika, Norveç
PISA araştırmasında okuma becerisini ölçme ve değerlendirme önemli bir yer alıyor. Okuma testleri, öğrencilerin okuduğu bir metinden bilgi edinme; okuduğu metni yorumlama; günlük hayatın çeşitli durumlarına ilişkin metinleri anlama ve anladığını yeniden uygulayabilme becerilerini ölçmeyi amaçlıyor.
PISA araştırmasına katılan ülkelerin okuma becerisi 2003 yılında 40 ülke içinde Finlandiya 1 Türkiye 33, 2006 yılında 30 ülke içinde Güney Kore 1Türkiye 28, 2009 yılında 34 ülkede Güney Kore 1 Türkiye 32. Sırada yer almıştır.
PISA 2006’ya 30 OECD ülkesi ile 27 OECD ortağı olmak üzere toplam 57 ülke katıldı. 400 000 öğrenciye test uygulandı.
PISA 2009’a 34 OECD ülkesi ile 31 OECD ortağı olmak üzere toplam 65 ülke katıldı. 470 000 öğrenciye test uygulandı.
2006 PISA sonuçlarına göre Türkiye , matematikte 56., okuma becerisinde 56. tabiat bilgisi becerisinde 56. oldu.
2009 PISA sonuçlarına göre ise , matematikte 64., okuma becerisinde 64. tabiat bilgisi becerisinde 64. oldu.
TIMSS-R Uluslararası Matematik Fen Bilgileri testi
Bu test, ilköğretimin sonuna gelmiş öğrencilere uygulanıyor. Öğrencilerin matematik ve fen bilgilerini ölçüp değerlendirmeyi amaçlıyor. 1995’te 41, 1999’da ise 38 ülkede bu test-sınav yapılmış. Türkiye 1999 yılında yapılan sınava katılmış. Öğrencilerimiz 38 ülke arasında, matematikte 31. fen bilgilerinde ise 33. olmuştur. Dört yılda bir yapılan bu sınava Türkiye bir daha katılmamıştır.
PIRLS / IGLU Uluslararası İlkokul Öğrencileri Okuma ve Anlama Testi
Bu test-sınav ilkokul 4. sınıf öğrencilerine uygulanıyor. Öğrencilerin okuma, kavrama, okuduğunu kavrama becerilerini ölçmeyi amaçlıyor. Türkiye’den 5000 ilkokul öğrencisi bu teste katılmış. Alınan sonuçlara göre Türkiye, 35 ülke arasında 28. olmuştur.
İŞTE GERÇEK BUDUR VE BUKADAR VAHİMDİR. DAHA BEKLEYECEK ZAMANIMIZ MI VAR? Bir an önce bu işin gereği yapılmalıdır.
. Türkiye’deki eğitim sistemi kısa vadeli parti çıkarlarından uzak olarak incelenmeli, temelden değiştirilmelidir.
- Tamgün eğitime geçilmelidir.
- Eğitim sistemleri başarılı sonuçlar veren ülkelerin deneyimleri incelenmeli, ülke koşullarına uygun olanlar Türkiye’de de uygulanmalıdır.
- Sınıflardaki öğrenci sayıları ilk aşamada 30, daha sonra 20’ye düşürülmelidir.
- Öğretmen yetiştirme sistemi değiştirilmelidir.
- Okullarda okuma sevgisini ve alışkanlığını geliştirici yöntemler bulunup uygulanmalıdır.
- Ezberci, aktarmacı eğitim metotlarına son verilmelidir.
- Okullar öğrenciler ve öğretmenler için sıcak, sevimli, çekici bir biçime getirilmelidir. Öğrenci okulunu sevmelidir. Veli okula güvenmelidir.
- Eğitim, ticaret ve kâr aracı olmaktan kurtarılmalıdır.
- Daha önce Köy Enstitüleri’nde ve öğretmen okullarında uygulanmış olan her öğrenciye bir müzik aleti programı yeniden hayata geçirilmelidir.
- Temel eğitimde sanat eğitimine özel önem verilmelidir.
- İlkokullardan başlayarak öğrenciler doğal bilimlere özendirilmeli, üniversiteler ile ilkokullar arasında bu alanda ortak programlar yürütülmelidir.
- Öğrencilerin beyin gelişmelerini bozan, insan beyninin özgürleşmesini önleyen her türlü şartlamalara son verilmelidir. Statükodan uzak gelişimine uygun sisteme geçilmelidir.
KISACASI “Her birey önemlidir” anlayışı ile İNSANI MERKEZLEYEN, ÇOCUKLARIMIZA GÜVEN DUYDUĞUMUZ, ONLARIN YETENEKLERİNİ ÖNE ÇIKARAN, KOŞARAK COŞKU İLE OKULLARINA GİDECEKLERİ SİSTEM İSTİYORUZ…