31 Ocak 2013 Perşembe

“ARABAMIN ESPİTİ DOLAŞALIM KESBİTİ”


“ARABAMIN ESPİTİ DOLAŞALIM KESBİTİ”

Kes-bit  ‘Kesildiğinde hemen yerine yenisi yetişen’ anlamına gelmektedir. Arazinin verimli olması mahsulün çabuk yetişmesi nedeniyle Kesbit denilmiştir. Halk arasında söylenen “Arabamın espiti dolaşalım Kesbiti”  Türküsüne bakılacak olursa ismi “Kesbit” ten gelmektedir. İlçe olması hakkındaki kanunda Kepsut yazıldığı için o günden sonra bu şekliyle söylenmeye başlanmıştır. İsminin verimliliği ifade ettiği bir hakikattir.” 
İbrahim Hoca ne demek istiyor ..!Acaba ilçelerimizi tanıyalım adı altında bir makale mi yazacak demiş olabilirsiniz.Yok niyetim bu değil.Bugün konu başka..!
(1986 yılında Kepsut tarihi ile alakalı önemli bir çalışmam oldu yukarıdaki metin oradan alıntıdır. Kitap olarak yayınlayamadan Kepsut’tan ayrılmıştım. Fotoğrafçı Latif Bey dostum ile 62 köy ve mezraları gezip ciddi dokümanlar elde etmiştik. Merkez caminde bulduğumuz Redif taburuna verilen sancak için emeklerini hiç unutamam.)
Balıkesir Tarım Hayvancılık Fuarı'nın Kepsut’ta açılması için yürütülen çalışmalar nedeni ile;”Balıkesir adına fuar düzenlemek Kepsut’un haddine mi?” demişler.
Duydum ki..!Bu sözden İsmail CANKUL Başkanım.Üzülmüş..!Cevap vermiş..
BAŞKANIM BENDE ÜZÜLDÜM  Kepsut bu organizasyonu  neden  yapamasın ki.! Umarım duyduğun şey doğru değildir..!
NEDEN KEPSUT’TA FUAR AÇILAMASIN Kİ?
    *Fuarın bir ilçemizde  açılması, tarım makineleri  üreticileri açısından  sorun mu teşkil eder.!
    *Balıkesir Büyükşehir olmadı mı.?
    *Kepsut Balıkesir’e ait bir ilçe değil mi?
    *Her şey milli kuvvetler caddesi üzerinde mi olacak.?
    *Biz daima ADI BÜYÜK  kafası  KASABA MANTIĞI ile mi olaylara bakacağız.?
    *Tarım, hayvancılık, tohum, sera, zeytin, zeytin işletme teknolojileri, süt endüstrisi,        tavukçuluk ve su ürünleri alanında son teknoloji makine ve ekipmanların sergileneceği fuar açılırsa, Balıkesir’e faydası olmaz mı?

Balıkesir'in tarım ve hayvancılıkta Türkiye'nin lider illerinden birisi olduğunu biliyoruz. Her fırsatta öğünüyoruz. Fuarların temel özelliği, sektörün tüm taraflarını bir araya getirip tanıtım, eğitim ve bilgi alışverişini sağlamaktır..TARIM FUARI BALIKESİR İÇİN ÇOK ÖNEMLİDİR. Türkiye çapında bilinen ve ciddiye alınacak bir organizasyon olarak KURUMSAL KİMLİĞE kavuşturulmalıdır.
Balıkesir-Kütahya Karayolu üzerinde Simav, Kille , Değirmencik Deresi kenarında sulama sıkıntısı olmayan geniş ekilebilir araziye sahip şirin ilçemiz KEPSUT pekala fuar için uygun bir mecradır.Balıkesir e çok yakın..15 dakikada gidersiniz.Belediye parkında çayınızı yemyeşil ortamda içebilir.Tertemiz havasını teneffüs edersiniz.Saç kavurması,ve üzerine tahin tatlısı unutamayacağınız lezzet olur..15 dakikada dönersiniz. İlçemizin misafirperver insanının dostluğu bir ömür sürer.
Ekonomisinin temeli tarım ve hayvancılıktır. Şeftali, elma, çilek ve çeşitli meyve türleri çok kaliteli olarak yetiştirilmektedir. Bu meyvelerden özellikle şeftali ,ilçenin simgesi haline gelmiştir.Yapılan şeftali festivalleri büyük ilgi görmüştür.Tarımın en güzel şekli ile yapıldığı mümbit arazi yapısına ve bilinçli çiftçi nüfusuna sahip olan  Kepsut ilçesi , sadece 15 dakikada ulaştığımız Balıkesir in  banliyösü gibidir..
Sorumlular,  üreticiler,sanayiciler, ilgililer  yetkililer…gelin örnek bir davranış gösterelim Balıkesir için iyi bir şey yapalım.Hep beraber bu yıl dördüncüsü düzenlenecek Balıkesir Tarım Hayvancılık Fuarı'nın Kepsut'ta  yapılmasını destekleyelim..
İlimiz menfaatine oluşacak ortak bir payda meydana getirelim. Güzel şeylerde kenetlenelim. Destek olalım.
 “Balıkesir Tarım Fuarı adıyla icra edilen organizasyonu daha ileriye nasıl götürebiliriz”, bunu düşünelim. Bunu konuşalım. Bunu tartışalım.
Unutmayınız..!
İzzet ve ikbal önemli.. Ancak vebal altındayız. Balıkesir in büyümesi daha önemli… Balıkesir deyince 19 ilçeyi, 34 beldeyi, 892 köyü bir bütün olarak düşünüp algılayan bir anlayışı tesis etmediğimiz müddetçe Balıkesir’imizin önünü açamayız, dünya şehri olamayız.

27 Ocak 2013 Pazar

“Hafıza-i beşer nisyan ile malûldür”


“Hafıza-i beşer nisyan ile malûldür”
Başlıktaki sözün ne anlama geldiğini yeni nesil pek bilmez..Hafızayı beşer,yani insan hafızası,nisyan ile ,yani unutkanlıkla ,maluldür, tam olarak, "insan hafızasının sakatlığı unutmasıdır" anlamına gelen Osmanlıca deyim.
Balıkesir’in son 35 yılının sosyal hayatını, iş hayatını, eğitim hayatını kenarından da olsa izliyorum. Çok sık duyduğum klasik cümleler hiç değişmedi.
Balıkesir, unutma konusunda mahir. Dön dolaş aynı şikâyetler…
“MANİSA VE BURSA ARASINDA SIKIŞMIŞ”   “MALUM AİLELER, BÜYÜMESİNİ İSTEMEDİ..İŞLERİ BOZULURMUŞ”  “BÜYÜK ŞİRKETLER GELECEKMİŞ , AMA MANİ OLUNMUŞ”
Her zaman aynı şikayetler..Balıkesir; beklenen büyümeyi neden gösteremiyor?..Mazereti ne olabilir acaba..
Terör mü var.!
Ulaşım sorunları mı var.!
Topoğrafik coğrafi yapısı yatırıma engel mi oluyor.!
Ham maddeye mi uzak?
Banka ve finans merkezi mi yok.!
Pazara olan mesafe ,sorun mu teşkil ediyor.!
İklim ;yatırım maliyetlerini mi arttırıyor.!
Aşılması mümkün olmayan doğa olayları mı var.!

Yoksa bilmediğimiz Psikolojik, Fizyolojik ,ve Politik Faktörler var da kimsenin haberi mi yok…

Balıkesir; bu sorunlar nedeni ile yatırım alamadı diyecek kimse var mı?
Adama sorarlar Gaziantep 7. Organize sanayisini açıyor. Nasıl oluyor..Şartları mı daha elverişli ,İklimi daha mı uygun,ulaşımı çok mu avantajlı,  bilen var mı?
Elverişli yatırım yeri:''Bir işletmenin yaşaması ve gelişmesi için zorunlu olan, faaliyette bulunulan iş kolunun gerektirdiği bütün özellikleri bünyesinde taşıyan, en düşük maliyetle en yüksek karı sağlayabileceği düşünülen hayat alanıdır."
 Günümüz ekonomik koşullarında, girişimciler, "fayda-maliyet-kar" bağlamında hareket ederek, kuruluş yeri konusunda daha spesifik düşünmekte ve yatırımlarının çok kısa bir zaman diliminde geri dönmesini beklemektedirler. Bu nedenle genel eğilim, iktisadi faaliyetin yoğun olduğu bölgelerde çalışmalarda bulunmak istenmesi ve az gelişmiş bölgelerde işletme kurmaktan kaçınmak yönündedir.
Balıkesir sanayi odası ve ticaret odası seçim kulislerinin yoğun olduğu bugünlerde, ilgililer yetkililer, sorumlular veya seyirciler, kim varsa… BİRAZ DA BALIKESİR; NEDEN BÜYÜMEKTE ZORLANIYOR? Bu konuya kafa yormalıdır..
BALIKESİR; Yatırım bekliyor. Her şeyden önce bu şehirde yaşayan yatırımcıların sağlam birlik ve beraberliğini bekliyor…
Sokaklar işsiz güçsüz gezen gençlerimizle dolu..Çalışabilecekleri iş arıyorlar.
BALIKESİR; Mevsimi, coğrafi yapısı, deniz, demir ve hava yolu avantajları, samimi sevecen insanı ile bölgede yatırım yapmak isteyen girişimcilerin, "fayda-maliyet-kar" hesaplarına en uygun yerdir.
Kulislerde yönetim kurulu hesabı yapan yatırımcı ve işletmeci dostlarımız; Birlik ve beraberlik içinde kavgasız ve dedikodusuz seçimlerinizi yapınız…Kim kazanırsa onun etrafında kenetlenelim..Tek hedef Balıkesir için daha ne yapabiliriz olsun…
Unutmayınız..!
İzzet ve ikbal önemli.. Ancak vebal altındasınız. Balıkesir in büyümesi daha önemli

BUGÜN KARNE GÜNÜ……


BUGÜN KARNE GÜNÜ……
“Sayın Valimiz Ahmet TURHAN’IN katılımlarıyla 2012-2013 Eğitim-Öğretim yılı 1. yarıyıl sonu karne dağıtımı bugün (Cuma) saat 14 te  Albay Tayyar Nuran Oğuz İlkokulu ve Ortaokulunda gerçekleştirilecek…Türkiye’de 17 milyon öğrenci de karne alacak..”
İLK ORTA VE LİSE ÖĞRENCİLERİ BU AKŞAM EVDE  HESAP VERCEK……
Geçen yazımızda işin önemine binaen bu hususta pedagojik açıklamalarımız olmuştu. Tekrar hatırlatmak isterim. KARNE değerlendirmesi yapılacaksa, olumlu düşünmeli ve çocuğumuzun gelişimine zarar vermeden görüşme yapılmalıdır. O çocuk en değerli varlığımızdır.
Koşulsuz sevdiğimizi ona hissettirmeliyiz.. Zayıfta alsa pekiyi de alsa sevgimiz aynı olmalı..yetmez çocuk bunu beden dilinizden anlamalıdır.Birlikte ne yapabiliriz.Sıkıntı hepimizin, yapamadıklarımız var. Yapabildiklerimiz var. Şeklinde mantıklı ve faydalı yıkıma uğratmadan çözüm aramalıyız…
Karne başarısını abartıp elde karne komşu gezileri  ve akrabalara karne gösterme gezileri yapılması da doğru değildir.Unutulmamalıdır kaç yaşına gelse de o çocuk bizimdir..Ve sorunları bizi ilgilendirecektir..
Basında her yıl karneden sonra intihar eden küçücük çocukların vefat haberlerini bu yıl inşallah duymayız..
Çocuğun karnesinde zayıf olması doğaldır. Her öğrencinin her zaman aynı başarıyı gösteremez. “Ben sana demiştim”, “Çalışmazsan sonuç bu olur” gibi sözler yerine, “şu anda ne yapılmalı?” sorusuna yanıt aranması gerektiğini unutmayalım. Tabi ki aileler için çocuklarının iyi bir karne ile gelmeleri önemlidir. Ama unutulmamalıdır ki, karnedeki notlar çocuğun ve ailenin başarısıdır. Ailelerin en büyük sorumluluğu hayatı seven, insanları seven, sorumluluk almayı seven, başarının peşinde koşan, kendini gerçekleştirme basamaklarını hızla çıkan bir çocuk yetiştirmektir. Karnesinin iyide olsa kötüde olsa sizin onu seveceğinizi ve onun arkasında olduğunuzu çocuğunuza hissettirin. Çocukların önce iyi notlarını ödüllendirerek, onları takdir ederek konuşmaya başlanmalı, daha sonra kötü notların nedenleri araştırılmalı ve bu durumu düzeltmek için neler yapılabileceğine çocukla birlikte karar verilmelidir.
Sınıf öğretmenleri adet olduğu üzere karnede kısa  notlar yazarlar.Bunlardan bazıları;…
*Başarılı, dikkatli, örnek bir öğrenci. Düzenli, disiplinli, biraz daha gayret ederse, başarısı artacaktır.
*Gayretli, disiplinli, başarılı, yaz tatilinde güzel kitaplar okuman dileğiyle.
*Düzenli, çok okuyan, dikkatli, duyarlı, başarılarının devamını dilerim, siz değerli ailesini tebrik ederim.
*Sorumluluk sahibi, liderlik yönü güçlü, çalışkan, idealist, öğrencimin değerli ailesini tebrik ederim.
*Kurallara uymakta zorlanıyor, kılık-kıyafete özen göstermeli, iyi niyetli, gayretli.
*Okula zamanında gelme alışkanlığı kazanmalı, iyi niyetli, hoşgörülü.
*Derslerine daha fazla zaman ayırmalı, düzenli ders çalışmalı.
*Başarısı ve davranışlarıyla örnek öğrenci, başarılarının devamını dilerken siz değerli ailesine teşekkür ederim.
*Uyumlu, çalışkan, bol bol kitap okuyan, başarılarından dolayı tebrik eder, iyi tatiller dilerim.
*Görevlerini güzel yapan, duyarlı, çalışkan ve hoşgörülü, başarılarından dolayı tebrik eder, iyi tatiller dilerim.
*Davranışlarıyla örnek bir öğrenci, iyi niyetli ve uyumlu, ailesinin de gayretiyle derslere biraz daha özen gösterirse başarısı artacaktır.
*Başarısı ve ahlakından ötürü kıymetli öğrencimin siz değerli velisini kutlarım.
*Dikkatli, disiplinli ve hoşgörülü, kitap okumaya biraz daha zaman ayırırsa başarısı artacaktır.
*Biraz daha düzenli olur, gayret ederse başarısı artacaktır, iyi tatiller dilerim.
*Ödevlerine biraz daha özen göstermeli, daha fazla kitap okumalı, hoşgörülü, iyi niyetli. Sorumluluk sahibi, gayretli, biraz daha dikkatli çalışırsa başarısı artacaktır.
*Yaramaz, zeki, uyumlu, gayretli, iyi tatiller dilerim.
BU NOTLAR YİNE BUGÜN AYNI OLACAK…..ÇOCUĞUNUZU EN İYİ SİZ TANIYORSUNUZ..Okul rehberlik servisi ile işbirliği yapınız..
Bir çiçeği sularken ona hayat veririz ve bunun yanında yeni hayatlar yaratırız. Minik bir yüreği hayata hazırlamakta buna benzer. O hayata ne kadar güzel hazırlanırsa ve sarılırsa geride yaşamaya değer iyi bir gelecek bırakır. Hayat bize sunulan en güzel armağandır. Bunun değerini de en güzel şekilde bilmek gerekir.
Her nefes alışımızda ve verişimizdeki kısacık anı mutluluğa çevirmek gerekir. Genelde başarılı ve başarısız bir insan arasındaki fark, birisinin daha yetenekli olması ya da daha iyi fikirlerinin olması değil, fikirlerine güvenecek cesareti göstermesi ve dikkat ederek risk alıp harekete geçmesidir.




Baba o benim değil ki !



Baba o benim değil ki !
Baba, ortaokul üçüncü sınıfa giden oğlunun elinde karneyle salona girdiğini görür. "Allah Allah, dönem ne çabuk bitmiş..." diye düşünür ve oğluna seslenir:
-"Getir bakayım şu karneyi!"
-"Al baba..."
Adam karneye bir bakar ki, beden eğitimi ve resim dışındaki tüm dersler zayıf.
-"Bir dediğini iki etmiyoruz, bilgisayar dedin, bilgisayar aldık, İngilizce kursu dedin, İngilizce kursuna gönderdik, gitar kursu, müzik aletleri, ne istersen yapıyoruz.  Ne bu notların hali, rezil şey!"
-"Baba... O benim karnem değil ki, senin kitaplarını karıştırıyordum, birinin arasında karnelerinden birini bulmuştum..."
KARNE
Karne günüydü. Küçük oğlan okuldan döndü. Annesi: Karnen nerede? Diye sordu.
Çocuk güldü:
-Arkadaşıma ödünç verdim. Babasını korkutacak...
Çocuklarımızın  karne tatili 25 Ocak 2013 Cuma günü başlayacak, 11 Şubat 2013"de sona erecek.. 17 milyon öğrenci tatile girecek ilk kez karne alacakların sayısı yaklaşık 1 milyon 600 bin, 700 bin öğretmen ve 17 milyon öğrenci 2 haftalık tatilin ardından İkinci dönem okullar 11 Şubat 2013'de açılacak Eğitim öğretim yılının ikinci yarısı 14 Haziran 2013 te sona erecek….
 ANNELER ,BABALAR AMAN DİKKAT HATA YAPMAYINIZ…!
Günümüzde birçok aile maalesef hala çocuklarını karne notları ile değerlendiriyor. O notlara bakarak çocuklarını “başarılı” ya da “tembel” olarak etiketleyen aileler bu durumlarda da aşırı cezalandırma veya ödüllendirmeyi tercih ediyor. Oysa uzmanlar, ailelerin bu tür geri dönüşlerine pek de olumlu yaklaşmıyor.
Karne alan çocuğa nasıl davranmalı?
 Karne, gelecek adına önemli ipuçları taşıyan çok önemli bir fırsat olarak değerlendirilmeli. Bu belgeye çocuğun başarılı ya da başarılı olduğu dersleri ya da bazı derslerdeki eksikleri gösteren bir çizelge olarak bakılmalı.
Öncelikle kötü notları değil, iyi notları değerlendirin. Çocuklara neleri yapamadıklarından çok neleri yapabildiklerini ve yapabileceklerini anlatın. Olumsuz ve eksik bulunan davranışlar yerine olumlu özelliklerine yönelmek çok daha etkili olur. Sadece olumsuzlukları vurgulamak, çocuğun diğer olumlu özelliklerini görmeyi engeller ve kendisini tümden başarısız değerlendirmesine yol açar. Yapılan araştırmalar, olumlu özelliklerin ön plana çıkarılmasının özgüven gelişimini desteklediğini ve genellemelere yol açarak olumsuz durumları da ortadan kaldırdığı yönünde.
 Çocukları düşünmeye ve konuşmaya yönlendirerek dinleyin, başarısızlık nedenlerini belirleyin ve çözüm stratejileri geliştirin. Bu aşamada, çocuklara güvendiğinizi hatırlatın, ortak kararlar alarak uygulamaya koyun.
 Eğitim yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Sadece karne odaklı düşünmek bunun düzeltilemez bir durummuş gibi algılanmasına yol açar. Bu nedenle çocuğun başarılarına sadece var olan durum değil gelecek odaklı bakmak daha yararlı.
“Neden daha yüksek değil?”, “Diğer çocukların durumu nasıl?” gibi söylemler umutsuzluklara ve değersizlik duygularının yaşanmasına sebep olur. Tüm çocuklar kendi gelişimleri içerisinde değerlendirilmeli, çok küçük bile olsa ilerlemeler olumlu ele alınarak pekiştirilmeli.
Kötü karneyle gelen çocuğun suçluluk, pişmanlık, üzüntü gibi duyguları yoğun olarak yaşayabileceği gözden kaçırılmamalı. Bu duyguların farkında olunduğu dile getirilmeli, iyi olmayan notların telafi edilebileceği, çaba göstererek aşılabilecek bir engel olduğu belirtilmeli.
Yetenek, ilgi ve beceri açısından bakıldığında her çocuğun kendine özgü bir repertuarı olduğundan kıyaslama yapmak, çocuğun motivasyonunu arttırmak yerine yetersizlik duygularını harekete geçirir. Ayrıca kıyaslandığı bireyle ilişkisi de bozulur. Çocuğu başkalarıyla kıyaslamak yerine kendi içindeki gelişimini görebilmek çok daha önemlidir.
 Çocuklarımıza gösterdiğimiz sevgi ve ilginin koşullu olmadığı unutulmamalı.
Karne notlarından dolayı tüm olumlu özelliklerini bir kenara bırakıp, onu başarısız olarak değerlendirerek, sevgiden yoksun bırakma yoluna gidilmemeli.
 Başarısızlık soğukkanlılıkla karşılanmalı, olabilir ve gerekli şartlar oluşturulduğunda düzeltilebilir bir durum olarak değerlendirilmelidir. Unutulmamalıdır ki, kötü bir karne düzeltilebilir ancak çocuğun kişiliği üzerinde yapılacak tahribat telafisi mümkün olmayacak sonuçlar doğurabilir.
Karne notlarına ilişkin zaman zaman eşler birbirlerini değerlendirme, suçlama yoluna gidebilir ve gereksiz tartışmalar yaşanabilir. Babalar anneleri öğretici, anneler ise babaları idareci gibi görebilir. Bu tartışmaların çocuk üzerindeki etkisi ise, mutsuz, suçluluk duygusu yaşama, öğrenmeye karşı isteksizlik ve olumsuz davranışlara yönelme şeklinde olabilir. Unutmamak gerekir ki suçlamalar yerine ortak çözüm önerileri oluşturabilmek başarıyı getirecek.
 Unutmayalım. Çocuklarımız ile bir gül bahçesindeyiz. Bu bahçeyi çok seviyoruz... Rengârenk güllere ulaşmak, onları koklamak zamanı gelince toplamak istiyoruz. O bahçenin büyümesini, genişlemesini, çeşitlenmesini istiyoruz. Bazen o bahçede yürürken veya gülleri budarken elimize dikenler batabiliyor veya kolumuzu, bacağımızı çizebiliyoruz. Belki o anda canımız yanıyor. Ancak bahçeye her baktığımızda yaşadığımız o güzel duygu, o acıyı yaşamaya değer kılıyor. Dikenler olmasaydı keşke. Ancak dikensiz gülün zevki de olmazdı belki. Çocuklarımızın karnelerinde gördüğümüz o zayıflar, bu gül bahçesinin dikenleridir. Dikene takılıp bahçeyi terk etmemenizi dilerim.
ÇOCUKLARIMIZ GELECEĞİMİZDİR. SİZİN ÇOCUKLARINIZ ÜLKEMİZİN ZENGİNLİĞİDİR.BİZİM ÇOCUKLARIMIZDIR.

ÇEVREDEN SORUMLU KİMSE VAR MI.? BİR ŞEY SORACAĞIM..


ÇEVREDEN SORUMLU KİMSE VAR MI.? BİR ŞEY SORACAĞIM..
Perşembe sabah saat 06 30 da Boğaz grubumuz mutat olduğu üzere sabah idmanında buluştuk..
Kadro eksikte olsa başkan Ahmet İŞLEK HAZIR,Sporcular Mustafa Bacakoğlu,Burhan Gürkan,İbrahim Toplar, ve ben  hazırız..eksiğimiz  yağmurdan olsa gerek..
İlginç idmanı yaptıracak Hoca Vekili yok..
 Ne yapalım bekleyelim mi? Başlayalım mı? Tereddüt ettik. Ben saati 06. 32 olarak söyledim.2 dakika geçiyor Başlayalım dedik ..Tam hareket ediyorduk ki  Hoca geldi….Uyumuş kalmış ..ancak görev sorumluluğundan süratle idmana yetişmişti..Şener Kayan Hocalığı hak ediyor artık.
Vakit biraz geçse de 06 35 te  yürüyüşümüz başladı..
Sezgin DEDEOĞLU hocamız Altınoluk ta inzivada bulunduğu için Şener KAYAN hocamız vekâleten idman yaptırıyor. Eylülden başlayan vekil hocalığının asil olarak onaylanması Sezgin beyin icazeti ile mümkün olacağa benziyor.
Henüz hava aydınlanmamıştı, az da olsa gece yağan yoğun yağmurun çisentisi altında tempolu yürüyüşümüz başlangıç noktasından itibaren 3. Km de tamamlandı.
Hava aydınlanmıştı. Çevrenin yeşilliği, sakin yağan yağmurun serinliği, tabiatın güzelliği hepimizi büyüledi. Derenin taştığını kaydırma köprüden suların akışını gördük seyrettik. Böyle güzel su manzarası ben görmedim… Fotoğraf makinesi olsaydı çekip habercilere vermek isterdim. Köprüden taşan su içinde sanki deterjan konmuş gibi 15-20 santim kalınlıkta köpük olmuş…  Asıl suyun görüntüsünü kapatmış, adeta bembeyaz pamuk parçacıkları akan dereyi kaplamıştı. Seyretmek çok güzeldi… Şelalelerin yarattığı su köpüklerine benzeterek hayranlıkla dalgın dalgın baktım.
Hoca vekilimizin Şener KAYAN beyin bağırma sesleri benim manzaraya hayran bakışımı kesti.
_ÇEVRECİLER BUNLARI GÖRMEZ Mİ?.BU KATLİAMDIR.SU ZEHİRLENMİŞ.SUYUN ULAŞTIĞI HER NOKTA BUNDAN OLUMSUZ ETKİLENECEK…..
Benim ne kadar güzel diye baktığım manzaraya Şener KAYAN hocamızın bu tepkisine anlam veremedim.
_Hocam bu feryadın nedir? Dedim
_Derenin üst kısmında Hayvan işletmeleri var. Bu işletmelerin dışkı depolama havuzları var. Yoğun yağışlarda idrar ve dışkılar sulandırılıp dereye akıtılıyor. Suyun yüksek olan debisi ile depolanmış olan hayvan pislikleri tamamen dereye veriliyor. Toplama havuzları boşaltılmış oluyor. Bu yöntemle arıtma maliyetlerinde kaçınıyorlar…
Bizim hocamız tecrübeli…! Büyük baş hayvan besi işi de olduğunu söyledi. Kendisinin de tabanı toprak olarak bırakılmış, etrafı duvarla çevrili olan toplama havuzu olduğunu, idrarın süzüldüğünü kaba dışkının bir yılsonunda gübre olarak değerlendirdiğini söyledi.
 Vakit nakittir. Koşuya geçelim dedik. Hocanın anlatımı yarım kaldı.
Dönüş yolunda 200 metre koşuyoruz..Sonra biraz yürüyüp tekrar koşuyoruz..Böylece Değirmen boğazının giriş kapısına yakın yere gelmiş oluyoruz.İdman  toplu kısa kültür fizik ile tamamlanıyor.
Başladığımız yere geldiğimizde  bir şeye çok sevindik.Bu defa yolda peçete,bira şişesi yoktu.Gececiler yağmurdan dolayı mesai yapmamışlar anlaşılan..
İdman tamamlandı, döneceğiz derken; Şener Kayan hocamız söylediklerini doğrulatma isteği ile mevsimlik orman işçileri ne koşarak gitti. Gelin söylesinler bakalım Bu köpük nedir Diye sordu.
Görevli orman işçileri ;
_Çok güzel yağmur yağdı. Köpükler ondan olmuştur. dediler..
Şener Kayan kızdı.Yahu dereyi zehirlediler.Yağmur köpüğü mü bu?Dedi..
İdman bitti eve geldim. Ancak kafam takıldı Çevreci yönetici ve sorumluluk sahiplerine soruyorum.
Ben uzman değilim.Bu Köpük nedir.Hocanın dediği gibi hayvan dışkısı atığı mı.?Geçici orman işçilerinin Yağmur köpüğü mü ?..


 

ARTIK EKMEK ÇÖPE DEĞİL, KUMBARAYA BIRAKILACAK…


ARTIK EKMEK ÇÖPE DEĞİL, KUMBARAYA BIRAKILACAK…
İnsanlık tarihine eşit bir serüveni olan ekmek, insanlığın en ortak besin maddelerinin başında yer almaktadır. Ülkemizin bir tahıl ülkesi olması, yılardır süregelen beslenme alışkanlıkları ve sosyo-ekonomik yapısı nedeniyle ekmeğin beslenmemizdeki önemi daha da fazladır. Maalesef en çok israf ekmek tüketiminde olmaktadır. Türkiye'de günlük üretilen 82 milyon ekmeğin 77 milyon 340 bini tüketilirken 4 milyon 600 bini çeşitli nedenlerle israf edilerek çöpe atılıyor. Afrika’da bir parça ekmek için açlıktan insan ölürken, ekmek israfı vicdanımızı sızlatmıyor mu?
Belediyemizin ibret alınacak harika bir uygulaması beni çok duygulandırdı. Başkanımıza ve bu projede emeği olanlara teşekkür ederim.Keşke  81 ilde de yarın uygulamaya geçse..keşke..
Balıkesir Belediyesi ekmek israfının önlenmesi için kampanya başlattı. Bayat ekmeklerin toplanması için, 100 konteyner üretildi. Üzerinde 'Ekmek nimettir çöpe atmayalım' ve 'Bayat ekmek kumbarası' yazılı konteynerler, mahallelere yerleştirildi.
GÜNDE 6 TON EKMEK..!
"Balıkesir'de her gün ortalama 200 bin ekmek üretiliyor ve bunun 20 bini çöpe gidiyor. Bu israf günde 6 ton ekmek ve 8.5 ton buğdayın çöpe atılmasıdır. Her yıl 9 bin dekar tarla boşuna ekilip biçiliyor. Memleketin, bu milletin zor şartlarda ürettiği değerlerin ne büyük israflarla yok edildiğini de üzülerek kamuoyuyla paylaşmış oluyoruz. Sadece ekmekteki bu israfın büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda, Türk ekonomisinin ne büyük kayıp içinde olduğunu öğreniyoruz."
Belediye Başkanımız İsmail OK; Bu mükemmel proje için şunları söylemiş,
HAYVANLAR BESLENECEK..!
Kampanya kapsamında kentin 100 ayrı yerine ekmek toplama kumbarası yerleştirmeye başladıklarını anlatan İsmail Ok,:"Vatandaşların kumbaraya atacakları ekmekler toplandıktan sonra belediyenin hayvan barınağı ve çöplükte yaşayan hayvanlara yem olarak verilecek. Kış aylarında ise orman bölge müdürlüğünün gösterdiği ormanlık alanlara topladığımız ekmekleri bırakıp değerlenmesini sağlayacağız. Bir aracımız her gün mahallelerde dolaşarak, ekmek kumbarasına atılan ekmekleri toplayacak. Böylelikle şehrimizde ekmeğin çöpe gitmesi, israf edilmesi bir nebze de olsa önlenecektir. Balıkesir'de bu yolla yapılacak tasarruf, yılda ortalama 4 milyon lira olacaktır.”demiş.
Tebrikler Başkan. Nimetin israfına mani oluyorsunuz.İşte verim ekonomisi budur…!
''TÜRKİYE GENELİNDE İNSANIMIZ GÜNLÜK 3,5 MİLYON LİRA DEĞERİNDE EKMEĞİ ÇÖPE ATIYOR''
Türkiye'de günlük olarak üretilen her 15 ekmekten 1'i fırınlardaki fazla üretim ve saklama koşullarının yetersizliği nedeniyle israf ediliyor. Türkiye’de günlük üretilen 82 milyon ekmeğin 77 milyon 340 bini tüketilirken 4 milyon 600 bini çeşitli nedenlerle israf edilerek çöpe atılıyor. Türkiye’de israf edilen ekmek adedi ülkelerin nüfuslarıyla karşılaştırıldığında ortaya ilginç sonuçlar çıkıyor.
Türkiye'de israf edilen ekmek miktarı 4 milyon 495 bin..
 404 bin nüfuslu Hırvatistan, 4 milyon 300 bin nüfuslu Gürcistan ve 3 milyon 596 bin nüfuslu Moldova'dan daha yüksek. Ayrıca, israfın ulaştığı boyut, 2 milyon nüfuslu Kosova, 625 bin 266 nüfuslu Karadağ, 398 bin 534 nüfuslu Malta ve 300 bin 101 nüfuslu İzlanda'nın nüfusunun toplamından daha fazla. Her gün Türkiye'de yaklaşık 5 milyon ekmek israf ediliyor. Türk halkının ekmek israfı konusundaki kötü alışkanlıkları devam ediyor. İnsanlar, yetmeyeceği düşüncesiyle tüketemeyecekleri kadar çok ekmek alıyorlar.Ve fazlasını çöpe atıyorlar..
İsraf edilen ekmeğin mali değerinin ortalama 70 kuruştan hesaplanması durumunda günlük 3,5 milyon liralık israf yapıldığı açıktır. ''İNSANIMIZ GÜNLÜK 3,5 MİLYON LİRA DEĞERİNDE EKMEĞİ ÇÖPE ATIYOR''
Ekmek İsrafını Azaltmak İçin; İhtiyaçtan fazla ekmek alınmamalıdır. Ekmek poşette saklanmalı, uzun süreli saklama amaçlanıyorsa ekmeğin derin dondurucuda ve poşet içerisinde saklanmalıdır. Ekmek dilimlenerek tüketilmelidir. Kuruyan ekmekler israf edilmemeli, içinde az miktarda su kaynayan tencerenin üzerine yerleştirilen süzgeç üstüne konularak tüketilmelidir. Bayatlayan ekmekler galeta unu veya kurutulmuş ekmek içi şeklinde çeşitli yemek, pasta ve tatlı yapımında kullanılmalıdır. Hülasa bu israf derhal durdurulmalıdır…
BELEDİYEMİZİN EKMEK İSRAFI İÇİN  YÜRÜTTÜĞÜ BU ÇALIŞMAYA BU İLDE YAŞAYAN HER FERDİN DESTEK OLMASI GEREKİR.HEPİMİZ SORUMLUYUZ DESTEK OLMAK BOYNUMUZUN BORCUDUR..
“Yiyiniz içiniz; fakat israf etmeyiniz! Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A'râf Suresi 7/31)


“KABAKÇI TRAFİK MEMET” seni özledik..!


http://www.balikesirdemokrat.com.tr/yazar-6-872-ibrahim_demirci.html

“KABAKÇI TRAFİK MEMET” seni özledik..!
Evden çıktım. Acil yapılması gereken bir işim için aracımla Milli kuvvetler üzerinden çarşı merkezine geldim.2 dakikada halledeceğim işim için aracı park edecek yer aradım. Bulamadım.Milli kuvvetler,Paşa camii,Anafartalar,Kız meslek eski cumartesi pazarı,tekrar Alihikmet paşa meydanı,Aygören sırtları.. ara sokakları dolaştım.Kısa süre park edilebilecek yer yok.. güzel şirin şehrimiz, trafikten boğulmuş..insanlar çaresiz..dokunsanız kavga çıkacak..
Polislerimiz “çözümsüzlüğü” çözebilmek için yoğun çaba içindeler. Ara sokaklarda metruk binaların enkazları hafif düzleme ile otopark olmuş… Dolaşmaktan sıkılıp gelecekler için, teyakkuzda bekleyen görevliler; dolu olduğu halde, bir araç daha almanın telaşı içindeler…
Döne döne 20 dakika geçti…2 dakika için park yeri yok. Olmadı. Eve döndüm. Aracı evin önüne park ettim… İşimi çözemedim. Yürüyerek gideceğim. Anlaşıldı dedim. Başka çarem yok ki…2 saat gecikmede olsa işimi çözeceğim…
Ah Kabakçı Memet ,ah trafik Memet…seni şimdi anlıyorum..!
Küçük deri çanta elinde,  düdük  çalıp  kızarak bu kargaşanın çözümü için neden koştuğunu şimdi anladım.Bende şimdi çıkıp aynı şeyleri yapmak istiyorum.. !
Genç arkadaşlar belki bilmezler. Balıkesir de “KABAKÇI TRAFİK MEMET” vardı. Allah rahmet etsin. Bugün başıma gelenler, onu hatırlamama vesile oldu..
Elide fermuarlı vinlex siyah çanta, içinde milimetrik kağıtlar ve kalemi.Sırtında siyah montu telaş içinde koşuştururdu bütün gün….Ben Kabakçı Memetin; saçını taralı, burnunu temiz görmedim.Çarşıda araçları hizaya sokar ve bazen sinirlenir.Bağırır düdük çalar.Çantadan çıkardığı kağıtlara x işareti dizelerdi..Şimdi işin tamam derdi..Bütün gün şehrin trafiğini çözmek için koşardı..
Bir keresinde  eski Belediyenin önünde vali beyin makam aracını durdurmuştu.Camı indiren vali beye ne anlatıyordu.Bilmiyorum…Cuma günleri milli görev ifa ederdi..Doğum evinden Gar önüne kadar askeri bando takımının önünde trafiği düzenlerdi. Bando majörü asker, önünde zıplayıp bağırıp düdük çalan Kabakçı dan dolayı sıkıntı çekerdi.
Benim Balıkesir de ilk tanıştığım .Konuştuğum kişi “Kabakçı trafik Memet” oldu..
İlk defa 1976 yılının ağustos sonu İstanbul üzerinden Balıkesir’ geldim.Gece saat 02 ..Otobüsten indiğimde Otel sormak için çevreme bakındım..Önümde duran deri montlu ve elinde fermuarlı siyah çantalı saçı dağınık bir beye sordum…
-Ben Balıkesir e yeni geldim. Kalabileceğim bir otel arıyorum. Yardımcı olur musunuz? Dedim.
Döndü. Baktı. Homurtulu bir sesle;
-Evet.. ! ben seni otele götüreyim. Dedi. Yürümeye başladık. Bugün toplu taşıma merkezi olarak kullanılan noktadan, şeyh Lütfullah Camii arasından yürüyerek Sümerbank binasına doğru yürüdük. Yolda hep konuşuyordu. Herhalde aşırı alkol alan sarhoş bir memur arkadaşa rastladık diye düşündüm. Hadi hayırlısı bir an önce beni otele götürsün de, içkisi sarhoşluğu beni ne ilgilendirir.
Sümerbank binasının önünden Ali hikmet paşa meydanına çıktık. Beni otele götüren adam rehber birden durdu. Bana dönerek;
-Arabamdan  in..!  Dedi.Birinci viteste geldik.Arabanın canı çıktı.İn arabadan..!
Dondum kaldım. Ne diyeceğimi bilemedim. Elindeki çantayı direksiyon simidi gibi tutarak meydandaki şadırvanın çevresinde dairesel olarak koşmaya başladı. İki de bir bir elini yana uzatıp, avuçlarını yumruk yapıp elini açarak sinyal veriyordu. Bana elini sallamasına çok bozulmuştum.
Çantam yere  düştü.Şaşırdım.Otel tarif edecek adam..ne yapıyor..Nereye geldik..Ne yapmalıyım..Allah selamet versin iyi saatte olsunlar..Mecnuna hesap sorulmazmış.Dedim
Geri döndüm. Aynı yoldan geri Garaja geldim. Kapıdaki polis bey yardımcı oldu. O gece Hamidiye Camii yanında bulunan Adalet otelinde kaldım.
Benim ilk tanıştığım “Kabakçı Trafik Memet”  arkadaşım oldu.Daha sonraki yıllarda her zaman yardımcı olduğum himaye ettiğim dostum oldu.Onu  bugün hatırladım..tekrar Allah rahmet etsin..
Günümüz metropollerinde kanıksanmış hatta kangren haline gelmiş araç-yaya dolaşımı sorununu,  henüz vakit varken kentsel boyut içerisinde çözmek gerekiyor. Balıkesir’de ilgili kurumlar ve disiplinler arası işbirliği şarttır. Çözüm zor değil, kararlı olmak ve problemi anlamak yeterli.
 “Güler yüzlü hizmet” anlayışının  bir an önce çözüm bulacağını düşünüyorum..
Ah Kabakçı Memet ,ah trafik Memet..! sen bugünleri çok önceden görmüşsün seni anlayamadık…

YILDA BİR GÜN HATIRLANAN ÖĞRETMENİM…



YILDA BİR GÜN HATIRLANAN ÖĞRETMENİM…
13.12.1981 gün ve 28 sayılı MEB.TTK kararı ile 24.11.1981 gününde ilk defa kutlanan öğretmenler günü bugün de  mevzuatımıza uygun olarak kutlanmaktadır…1928 yılında büyük Atatürk'ün Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanını kabul ettiği tarih olan 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak kabul edilmiştir.
Kalkınmanın temel şartı olan eğitim ve öğretimin kalitesi bir toplumun dünya üzerindeki yerini belirler. Bir milletin çağdaş ülkeler seviyesine erişebilmesi eğitimin bilimsel yöntemlerle yapılması ile mümkündür. Kültür, sanat, bilim, teknoloji ve ekonomik alanlarda kalkınmış ve ilerlemiş olan uluslar, eğitim ve öğretim sorunlarını çözmüş toplumlardır. Kurtuluş Savaşı sonrası Atatürk’e “İşte memleketi kurtardınız, şimdi ne yapmak istersiniz” diye sorulduğunda O, “Eğitim Bakanı olarak milli irfanı yükseltmeye çalışmak en büyük emelimdir” diyerek eğitim ve öğretimin büyük önemine dikkati çekmiş ve bu alanda köklü değişikliklere imza atmıştır.
Nüfusumuzun büyük bir çoğunluğu okur yazardır. o halde bu kadar insana kalem tutmasını öğreten, öğretmeni bulunmaktadır. Alfabenin öğretilmesi okuma yazmanın öğretilmesi hizmeti öğretmenin yüceliğinin ifadesi değildir. Öğretmenin asli sorumluluğu ülkelerin geleceğini şekillendirmesidir. Bu sebeple önemlidir.
Çocuklarımızın hayata hazırlanmaları okullarda öğretmenlerimizin rehberliğinde gerçekleşiyor.HEYECANI YÜKSEK,ÖZGÜVENİ OLAN MÜCADELECİ ATILIMCI NESİLLERİ yetiştiremez isek ülkemizin geleceğinden endişe ederiz..

Öğretmeni bu heyecandan uzak, pısırık, ekonomik sıkıntıda olan eğitim sistemi çocuklarımıza rehberlik yapabilir mi?Yılda bir kez hakkında güzel şeyler söylediğimiz öğretmenlerimizi yılın kalan günlerinde hatırlamadığımızda  mücadele ruhunu yitirmezler mi?Bugün öğretmenlik mesleğinin itibarı önceki yıllara göre daha azalmıştır…Maalesef her geçen gün de eski günleri daha çok özlemekteyiz..

Atatürk çeşitli zamanlarda her fırsatta “öğretmenlik” mesleği için düşünceleri açıklamıştır. Bunlardan bazılarını hatırlayalım.;
 ” Dünyanın her tarafında öğretmenler, insan topluluğunun en fedakar ve muhterem unsurlarıdır.
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir.
Muallimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakar muallim ve mürebbilerini sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.
Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terk eder.
Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bur millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır. “

“Öğretmenler! Cumhuriyet sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister. “

ATATÜRK'ÜN KÜTAHYA LİSESİ'NDE ÖĞRETMENLERE YAPTIĞI KONUŞMA
"Muallime hanımlar ve muallime efendiler, bu irfan yuvası altında hepinizi bir arada görmekten ve hepinizi selamlamaktan çok memnunum.

Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, gerçek mutluluğa ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri memleketin geleceğini yoğuran irfan ordusudur. Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir.
Fakat bu iki ordudan hangisi daha değerlidir, hangisi bir diğerinden üstündür? Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz. Bu iki ordunun ikisi de hayatidir.
Yalnız siz irfan ordusu mensupları, sizlere mensup olduğunuz ordunun değer ve yüceliğini anlatmak için şunu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldüren birinci orduya, niçin öldüğünü öğreten bir orduya mensupsunuz.

Biz iki ordudan birincisine, vatan çiğnemeye gelen düşman karşısında kan akıtan birinci orduya -bütün dünya bilir, bütün dünya şahit oldu ki- pek mükemmelen sahibiz. Vatanın dört sene önce düştüğü büyük felaketten sonra, yoktan var olan bu ordu, vatanı yok etmeye gelen bu düşmanı kutsal vatan toprağında boğup mahvetti. Yalnız bu orduya sahip olmakla, işimiz bitmiş, gayemiz bu ordunun zaferiyle son bulmuş değildir.

Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin köklü sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun elde ettiği kazanımlar sönük kalır. Milletimizi geçek mutluluğa, kurtuluşa ulaştırmak istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü idare şeklimizin sonsuzluğunu istiyorsak, bir an önce büyük, kusursuz, nurlu bir irfan ordusuna sahip olmak zorunluluğunda bulunduğumuzu inkâr edemeyiz.

Eski idarelerin en büyük kötülüklerinden biri de irfan ordusuna lâyık olduğu önemi vermemeleridir. Eğer önem verilseydi, geleceği emanet ettiğimiz sizlere, gelecek kadar güvenilir bir mevki verilmesi gerekirdi. Henüz üç dört senelik hayata sahip olan milli idaremizde irfan ordusu ile layık olduğu kadar ilgilenilememiştir. Fakat buradaki mecburiyeti milletin münevverleri olan sizler elbette ki daha iyi takdir edersiniz. Bütün kuvvetimizi yalnız cephede toplamaya mecbur olduğumuz bu kısa süre içinde tabiatıyla irfan ordusuyla gereğince meşgul olamadık. Lakin Cenab-ı Hakk'a şükürler olsun ki düşman karşısındaki aziz ordumuz için harcadığımız bütün emekler mutlu sonucunu verdi.

Artık bundan sonra aynı kuvvet, aynı faaliyet, aynı istekle irfan ordusu için çalışacak ve birincide olduğu gibi bu ikinci ordudan dahi emeklerimizin, faaliyetlerimizin mutlu ve başarılı sonuçlarını aynı parlaklıkta elde edeceğiz.
Arkadaşlar, asker ordusu ile irfan ordusu arasındaki birliktelik ve alakayı belirtmek için şunu da ifade edeyim, kıymetli bir eserden ordunun ruhu kumanda heyetidir deniliyor. Hakikaten böyledir. Bir ordunun kıymeti kumanda heyetinin kıymeti ile ölçülür. Siz öğretmenler, sizler de irfan ordusunun kumanda heyetisiniz. Sizin ordunuzun kıymeti de sizlerin kıymetinizle ölçülecektir. İstiklal mücadelesinde üç dört senedir düşmanı topraklarımızda mahvetmek için yaptığımız savaşla ordunun ruhu olan kumanda heyeti değerlerinin yüksekliğini nasıl ispat etmişse, bundan sonra yapacağımız yenilikler milletimize bir karanlık gibi çöken genel cehaleti mağlup etmek savaşında da irfan ordusunun ruhu olan siz öğretmenlerin aynı yeteneği ortaya koyacağınıza eminim. Bu konuda size güveniyor ve saygı ile selamlıyorum."

Evet ibretle okuduğumuz bu ifadelerdeki öğretmen algısı bugün kaldı mı?..mesleğe böyle bakanlar var mı? Ben okulda sınıfımızın arka duvarına aşağıdaki  metni yazmıştım..
ZULMETİN PERDESİNİ PARALAYACAK ELİMİZ
BİZ ÇOCUKLARIMIZ İÇİN YAŞAYAN ÖĞRETMENLERİZ..
 Çocukları için yaşayan öğretmenlerimizin saygı ile ellerinden öperim..
Onların “öğretmenler gününü” kutlarım…



YENİ MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ İDDİALI BAŞLADI…

Balıkesir il olarak çok önemli avantajları olan, kültür düzeyi yüksek ve okula ve eğitime ciddi destek veren nüfusa sahiptir.
Bu avantajının bugüne kadar eğitim öğretim istatistiklerine yansımasını göremedik. Yıllardır milli eğitim bürokrasisi çok şeyler yaptığını söylemesine rağmen göğsümüzü kabartacak Türkiye dereceleri göremedik.
İl Milli Eğitim Müdürümüz Sayın Sabri CANER Bu gerçeği görmüş olacak ki yeni gelmesine rağmen dur durak demeden neler yapabiliriz araştırması içinde çalışmaktadır.
  12–13 Ocak 2013 tarihlerinde Bandırma ve Erdek İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri ziyaretinde İlçe Milli Eğitim Müdürü, Şube ve tüm Okul Müdürleri ile tanışma ve istişare toplantısı düzenlemiş toplantıda önemli hedefler göstermiştir. Başarının temelinde takım çalışması olduğunu birlik ve beraberlik içinde olunmasını istemiştir.
Sayın valimizin hassasiyetlerini biliyoruz. Kurumların çalışmalarını yakından izleyerek müşteri memnuniyeti çalışmalarına önem vermektedir.  Türkiye genelinde Balıkesir eğitimde ilk üç dereceye girmelidir. Milli eğitim çalışanlarına bu hedefi göstermiştir.
Bandırma ve Erdek toplantılarında Valimizin hedefini katılımcılara bildiren Milli Eğitim Müdürümüzün bu mücadelesinde yanında olacağız, aldıkları kararların gerçekleşmesini yakından takip edeceğiz.
İl Milli Eğitim Müdürümüz Sayın Sabri CANER in yeni dönem hedefleri;

*    Yeni stratejiler belirlememiz lazım.
·         Stratejik planlarımızı buna göre yeniden gözden geçireceğiz.
·         Hedefler belirleyeceğiz.
·         Bu hedeflere ulaşmak için öğretmenlerimizi mutlaka karar sürecine dahil edeceğiz.
·         Negatif bir disiplin değil pozitif bir disiplin anlayışını geliştireceğiz.
·         Okullarımızda başarıyı yakalamak için öğretmen, öğrenci ve veli portalını geniş tutacağız.
·         Okullarımızda huzurlu bir ortam oluşturacağız.
Yaptıkları toplantıda bu kararları almışlar ve bu hedefe yönelik vizyon çalışması yapacaklarını belirtmişlerdir.
            Sayın Milli Eğitim müdürümüz Hoş geldiniz.Çalışmalarınız umut vericidir..Samimiyetinize ve hedeflerinize inanarak benim de ricam var;
 Evrensel eğitim ve öğretim ilkeleri ile Türk Milli Eğitimi'nin genel amaç ve ilkeleri doğrultusunda kurumsallaşmış eğitim hizmetlerine sahip yurt ve dünya sorunlarına duyarlı, düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, demokratik değerlere bağlı, yeni fikirlere açık, kişisel sorumluluk duygusuna sahip, çağdaş uygarlığa katkıda bulunabilen, bilim ve teknoloji üretimine yatkın ve beceri düzeyi yüksek, yaratıcı, yeteneklerine uygun mesleğini yürüten, mutlu, özgürlükçü bireyler yetiştiren okullarımızı görmek hepimizin dileğidir.

Çağın gerekleri ile donanmış, özgür düşünen bireyleri yetiştiren uygun eğitim ortamları sağlayın,
Kendisi ve toplumla barışık, milli ve evrensel değerleri benimsemiş, bilgiyi üreten ve yöneten, üstün yetenekli bireyler ve iş gücü yetiştirmek hedeflerinizde olsun,

Sayın Milli Eğitim müdürümüz Hoş geldiniz. İşiniz kolay değil çalışmalarınızda başarılar dilerim.Çocuklarımız en iyi  eğitime lâyıktır. Çünkü onlar ülkemizin geleceğidir.