YILDA BİR GÜN HATIRLANAN ÖĞRETMENİM…
13.12.1981
gün ve 28 sayılı MEB.TTK kararı ile 24.11.1981 gününde ilk defa kutlanan
öğretmenler günü bugün de mevzuatımıza
uygun olarak kutlanmaktadır…1928 yılında büyük Atatürk'ün Millet Mektepleri
Başöğretmenliği unvanını kabul ettiği tarih olan 24 Kasım Öğretmenler Günü
olarak kabul edilmiştir.
Kalkınmanın
temel şartı olan eğitim ve öğretimin kalitesi bir toplumun dünya üzerindeki
yerini belirler. Bir milletin çağdaş ülkeler seviyesine erişebilmesi eğitimin
bilimsel yöntemlerle yapılması ile mümkündür. Kültür, sanat, bilim, teknoloji
ve ekonomik alanlarda kalkınmış ve ilerlemiş olan uluslar, eğitim ve öğretim
sorunlarını çözmüş toplumlardır. Kurtuluş Savaşı sonrası Atatürk’e “İşte memleketi kurtardınız, şimdi ne yapmak
istersiniz” diye sorulduğunda O, “Eğitim Bakanı olarak milli irfanı yükseltmeye
çalışmak en büyük emelimdir” diyerek eğitim ve öğretimin büyük önemine
dikkati çekmiş ve bu alanda köklü değişikliklere imza atmıştır.
Nüfusumuzun
büyük bir çoğunluğu okur yazardır. o halde bu kadar insana kalem tutmasını öğreten,
öğretmeni bulunmaktadır. Alfabenin öğretilmesi okuma yazmanın öğretilmesi
hizmeti öğretmenin yüceliğinin ifadesi değildir. Öğretmenin asli sorumluluğu
ülkelerin geleceğini şekillendirmesidir. Bu sebeple önemlidir.
Çocuklarımızın
hayata hazırlanmaları okullarda öğretmenlerimizin rehberliğinde
gerçekleşiyor.HEYECANI YÜKSEK,ÖZGÜVENİ OLAN MÜCADELECİ ATILIMCI NESİLLERİ
yetiştiremez isek ülkemizin geleceğinden endişe ederiz..
Öğretmeni
bu heyecandan uzak, pısırık, ekonomik sıkıntıda olan eğitim sistemi
çocuklarımıza rehberlik yapabilir mi?Yılda bir kez hakkında güzel şeyler
söylediğimiz öğretmenlerimizi yılın kalan günlerinde hatırlamadığımızda mücadele ruhunu yitirmezler mi?Bugün
öğretmenlik mesleğinin itibarı önceki yıllara göre daha azalmıştır…Maalesef her
geçen gün de eski günleri daha çok özlemekteyiz..
Atatürk çeşitli zamanlarda her fırsatta
“öğretmenlik” mesleği için düşünceleri açıklamıştır. Bunlardan bazılarını
hatırlayalım.;
” Dünyanın her tarafında öğretmenler, insan
topluluğunun en fedakar ve muhterem unsurlarıdır.
Bir
millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar
zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak
irfan ordusuyla kaimdir.
Muallimler!
Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakar muallim ve mürebbilerini sizler
yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.
Eğitimdir
ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya
da milleti esaret ve sefalete terk eder.
Milletleri
kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bur
millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır. “
“Öğretmenler!
Cumhuriyet sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister. “
ATATÜRK'ÜN
KÜTAHYA LİSESİ'NDE ÖĞRETMENLERE YAPTIĞI KONUŞMA
"Muallime
hanımlar ve muallime efendiler, bu irfan yuvası altında hepinizi bir arada
görmekten ve hepinizi selamlamaktan çok memnunum.
Memleketimizi,
toplumumuzu gerçek hedefe, gerçek mutluluğa ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç
vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri memleketin
geleceğini yoğuran irfan ordusudur. Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir,
yücedir.
Fakat
bu iki ordudan hangisi daha değerlidir, hangisi bir diğerinden üstündür?
Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz. Bu iki ordunun ikisi de hayatidir.
Yalnız
siz irfan ordusu mensupları, sizlere mensup olduğunuz ordunun değer ve yüceliğini
anlatmak için şunu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldüren birinci orduya, niçin
öldüğünü öğreten bir orduya mensupsunuz.
Biz
iki ordudan birincisine, vatan çiğnemeye gelen düşman karşısında kan akıtan
birinci orduya -bütün dünya bilir, bütün dünya şahit oldu ki- pek mükemmelen
sahibiz. Vatanın dört sene önce düştüğü büyük felaketten sonra, yoktan var olan
bu ordu, vatanı yok etmeye gelen bu düşmanı kutsal vatan toprağında boğup
mahvetti. Yalnız bu orduya sahip olmakla, işimiz bitmiş, gayemiz bu ordunun
zaferiyle son bulmuş değildir.
Bir
millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak
zaferler elde ederse etsin, o zaferin köklü sonuçlar vermesi ancak irfan
ordusuyla mümkündür. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun elde ettiği
kazanımlar sönük kalır. Milletimizi geçek mutluluğa, kurtuluşa ulaştırmak
istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü idare şeklimizin
sonsuzluğunu istiyorsak, bir an önce büyük, kusursuz, nurlu bir irfan ordusuna
sahip olmak zorunluluğunda bulunduğumuzu inkâr edemeyiz.
Eski
idarelerin en büyük kötülüklerinden biri de irfan ordusuna lâyık olduğu önemi
vermemeleridir. Eğer önem verilseydi, geleceği emanet ettiğimiz sizlere,
gelecek kadar güvenilir bir mevki verilmesi gerekirdi. Henüz üç dört senelik
hayata sahip olan milli idaremizde irfan ordusu ile layık olduğu kadar
ilgilenilememiştir. Fakat buradaki mecburiyeti milletin münevverleri olan
sizler elbette ki daha iyi takdir edersiniz. Bütün kuvvetimizi yalnız cephede
toplamaya mecbur olduğumuz bu kısa süre içinde tabiatıyla irfan ordusuyla
gereğince meşgul olamadık. Lakin Cenab-ı Hakk'a şükürler olsun ki düşman karşısındaki
aziz ordumuz için harcadığımız bütün emekler mutlu sonucunu verdi.
Artık
bundan sonra aynı kuvvet, aynı faaliyet, aynı istekle irfan ordusu için
çalışacak ve birincide olduğu gibi bu ikinci ordudan dahi emeklerimizin,
faaliyetlerimizin mutlu ve başarılı sonuçlarını aynı parlaklıkta elde edeceğiz.
Arkadaşlar,
asker ordusu ile irfan ordusu arasındaki birliktelik ve alakayı belirtmek için
şunu da ifade edeyim, kıymetli bir eserden ordunun ruhu kumanda heyetidir
deniliyor. Hakikaten böyledir. Bir ordunun kıymeti kumanda heyetinin kıymeti
ile ölçülür. Siz öğretmenler, sizler de irfan ordusunun kumanda heyetisiniz.
Sizin ordunuzun kıymeti de sizlerin kıymetinizle ölçülecektir. İstiklal
mücadelesinde üç dört senedir düşmanı topraklarımızda mahvetmek için yaptığımız
savaşla ordunun ruhu olan kumanda heyeti değerlerinin yüksekliğini nasıl ispat
etmişse, bundan sonra yapacağımız yenilikler milletimize bir karanlık gibi
çöken genel cehaleti mağlup etmek savaşında da irfan ordusunun ruhu olan siz
öğretmenlerin aynı yeteneği ortaya koyacağınıza eminim. Bu konuda size
güveniyor ve saygı ile selamlıyorum."
Evet
ibretle okuduğumuz bu ifadelerdeki öğretmen algısı bugün kaldı mı?..mesleğe
böyle bakanlar var mı? Ben okulda sınıfımızın arka duvarına aşağıdaki metni yazmıştım..
ZULMETİN
PERDESİNİ PARALAYACAK ELİMİZ
BİZ
ÇOCUKLARIMIZ İÇİN YAŞAYAN ÖĞRETMENLERİZ..
Çocukları için yaşayan öğretmenlerimizin saygı
ile ellerinden öperim..
Onların “öğretmenler gününü” kutlarım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder