9 Mayıs 2013 Perşembe

OKUL BİZİM, ÇOCUKLAR BİZİM.

http://www.balikesirdemokrat.com.tr/yazar-6-1050-ibrahim_demirci.html#.UYvSL3SF6oI.facebook



OKUL BİZİM, ÇOCUKLAR BİZİM.


Balıkesir Milli Eğitim müdürlüğü, okul müdürleri ve rehber öğretmenlerimizle toplantılar düzenleyerek uygulama beraberliği sağlamak için çaba sarf ediyor. Velilerimize ve öğrencilerimize destek olabilmek için görüşmeler yapıyorlar.

Geçenlerde Balıkesir Lisesi konferans salonunda okul müdürleri ile bir toplantı yapıldı. Akademik başarıyı sağlamaya yönelik tedbirlerin ele alındığı toplantıda İl Millî Eğitim Müdürümüz Sayın Sabri CANER, yaklaşan LYS ve SBS’nin öğrenciler üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurarak, onların moral ve motivasyonunu arttırıcı çalışmaların yapılmasını, hayallerine adım adım yaklaşan öğrencilere her yönden destek olunmasını istedi.
4+4+4 eğitim sisteminin gereği olarak okul dönüşümleri çalışmalarında sona gelindiğini vurgulayan Müdürümüz Sayın Sabri CANER, okulların nasıl şekillendirildiğine dair en kısa sürede bilgi verileceğini, bu çerçevede veliler ve öğretmenlerden gelecek soruların ve itirazların dikkate alınarak onların doğru bilgilendirilmesinde okul müdürlerine önemli görevler düştüğünü belitti.
Okullardaki devam ve devamsızlık durumunun da gündeme geldiği toplantıda, devamsızlıkların en aza indirilmesi hususunda okul müdürlerinden gerekli tedbirleri almalarını isteyen İl Millî Eğitim Müdürümüz Sayın Sabri CANER, huzurlu bir ortam hem öğrencilerimizi okula bağlar hem de akademik başarıyı artırır, dedi. Müdürümüzün tespitleri ve çabalarına katılıyorum. Ancak; anne ve babalarında okulu desteklemeleri gerektiğini düşünüyorum.

Öğrencilerimizin başarısı ve geleceğe hazırlanmaları için eğitim kurumları ellerinden gelen çabayı sarf etmektedir. Anne ve babaların mutlaka bu çalışmaları destekleyen tutum ve davranış içinde olmaları gerekmektedir.

Bazı anne babalar da çocuklarının yaptıkları her işte daima en iyi, en güzeli yapmalarını bekliyorlar. Yani kusursuz olmalarını istiyorlar. Fakat çocuk, anne-babanın beklentilerini karşılama gücüne sahip olmadığında, gösterdiği çabaya karşın anne-babanın onayını kazanamayan çocuk, giderek kendi gözünde de değersizleşiyor. Anne-babanın bu şekilde davranmasının özünde çocuğun ayrı bir varlık olarak kabul edilmemesi ve bunun yarattığı suçluluk duyguları bulunur. Anne –babanın isteklerinin aşırılığı karşısında çocuk giderek “nasıl olsa yapamıyorum öyle ise niye deneyeyim” duyguları geliştirmeye başlıyor. Çocuğun benlik kavramı, kendisi için önemli olan kişilerin ona gösterdikleri tutumların bir yansıması olduğundan, anne- babadan gelen itici tutumlar çocuğun kendini yetersiz bulmasına neden oluyor.

Öğrencinin sürekli aynı tempoda çalışması oldukça zordur. Öğrencinin zaman zaman ders çalışma motivasyonunun düşmesi velilerin ders çalışma sistemine müdahale etmelerine neden olmaktadır. Bu müdahaleler öğrenci tarafından sert tepkilere veya hiç çalışmamak gibi pasif tepkilere neden olmaktadır. Ayrıca sınava kısa bir süre kala velilerin de kaygısı artmakta bazen bu kaygıyı yüz ifadelerine bile yansıtmaktadırlar. Bazı öğrenciler “annemle konuştuk artık kaygılanmama neden olacak ifadeleri hiç kullanmıyor. Ama fark eden bir şey yok, onun yüzüne baktığında kaygıyı rahatlıkla görebiliyorum” demektedirler.

Dershanede yapılan deneme sınavlarının sonuçlarının analiz edilip ayrıntılı yorumlanması önemli bir konudur. Ancak bu, Rehberlik Biriminin alanına giren bir konudur. Her deneme sınavının ortalaması, her deneme sınavında her bir dersin net ortalaması farklıdır. Öğrencinin sonuçlarını doğrudan puan ve net olarak bir öncekiyle karşılaştırmak yanlış yorumlara gitmektir. Ailenin bu konuda Rehberlik Birimiyle iletişim kurması daha doğru olacaktır.
Her aile çocuğu için rahat ve mutlu bir gelecek hayal etmektedir. Ancak çocuğunuz ileride seçeceği eşi gibi, mesleğini de özgür iradesiyle seçmelidir. İleride çocuğunuz meslek yaşamında yaşadığı en küçük bir sorunun sonunda size “bu mesleği sizin yönlendirmenizle seçtim, sizin yüzünüzden mutsuzum ve bunun ne yazık ki, geri dönüşü de yok” gibi bir ifade kullandığında kendinizi hiçbir zaman affedemeyebilirsiniz ve çok üzülebilirsiniz.         

Her okulda ve ailede üzerinde en çok durulan konulardan biri notlar ve ders başarısıdır. Notlar, eğitimdeki başarı ya da başarısızlığın evrensel değişmez göstergeleri gibi algılansa da, bir öğrencinin ne öğrendiğini ya da öğrenemediğini tam olarak ölçmek hiç de kolay değildir.. 

Öğretmen ve velilerce sıklıkla göz ardı edilen nokta, notun bir ölçme-değerlendirme aracı olarak değil, başlı başına bir hedef olarak algılanması ve öğrenciye böyle yansıtılmasıdır. İşte, bakış açımızın değişmesi gereken noktası burasıdır. Bakış açımızın merkezine not kavramını koyarsak asıl olan “öğrenme” ikinci planda, notun gölgesinde kalır. 

Öyleyse çocuğumuza vermemiz gereken ana mesaj şu olmalıdır. ÖĞRENME GERÇEKLEŞİRSE NOT ZATEN GELECEKTİR. AMA NOT KAYGISI ÖNE ÇIKARSA ÖĞRENME ENGELLENEBİLİR. Çocuğun kendini yeterli ve başarılı hissetmesinin ön koşulu, anne babaları tarafından başarılarının ve çabalarının vurgulanması ve desteklenmesidir.
Araştırmalar göstermektedir ki, çalışmaları ailesi tarafından desteklenmeyen ve başarısızlıklarından dolayı eleştirilen çocuklar, kendini değersiz bir kişi olarak görüp, kendini küçümser. Bu da onun var olan yeteneklerini gizlemesine neden olabilir.

Okul bizim. Çocuklar bizim. Öğretmenlerimiz çocuklarımız için çalışıyor. Eğer çocuklarımızın yaşam labirentleri içinde kaybolmalarını istemiyorsak, onları tek başlarına bırakmamalı, onlara örnek/model olmalı, onlarla iletişim kurmalıyız.

El ele verelim. Okulu destekleyelim. Önerilerini dinleyelim. Gelişmeleri paylaşalım. İşte o zaman çocuklarında okul başarısının yüksek olduğu görülecektir.

Hiç yorum yok: