OKUL BİZİM, ÇOCUKLAR BİZİM.
Balıkesir
Milli Eğitim müdürlüğü, okul müdürleri ve rehber öğretmenlerimizle toplantılar
düzenleyerek uygulama beraberliği sağlamak için çaba sarf ediyor. Velilerimize
ve öğrencilerimize destek olabilmek için görüşmeler yapıyorlar.
Geçenlerde
Balıkesir Lisesi konferans salonunda okul müdürleri ile bir toplantı yapıldı.
Akademik başarıyı sağlamaya yönelik tedbirlerin ele alındığı toplantıda İl Millî Eğitim Müdürümüz Sayın Sabri
CANER, yaklaşan LYS ve SBS’nin öğrenciler üzerindeki etkilerini göz önünde
bulundurarak, onların moral ve motivasyonunu arttırıcı çalışmaların
yapılmasını, hayallerine adım adım yaklaşan öğrencilere her yönden destek olunmasını
istedi.
4+4+4
eğitim sisteminin gereği olarak okul dönüşümleri çalışmalarında sona
gelindiğini vurgulayan Müdürümüz Sayın Sabri CANER, okulların nasıl
şekillendirildiğine dair en kısa sürede bilgi verileceğini, bu çerçevede
veliler ve öğretmenlerden gelecek soruların ve itirazların dikkate alınarak
onların doğru bilgilendirilmesinde okul müdürlerine önemli görevler düştüğünü
belitti.
Okullardaki
devam ve devamsızlık durumunun da gündeme geldiği toplantıda, devamsızlıkların
en aza indirilmesi hususunda okul müdürlerinden gerekli tedbirleri almalarını
isteyen İl Millî Eğitim Müdürümüz Sayın Sabri CANER, huzurlu bir ortam hem
öğrencilerimizi okula bağlar hem de akademik başarıyı artırır, dedi.
Müdürümüzün tespitleri ve çabalarına katılıyorum. Ancak; anne ve babalarında
okulu desteklemeleri gerektiğini düşünüyorum.
Öğrencilerimizin
başarısı ve geleceğe hazırlanmaları için eğitim kurumları ellerinden gelen
çabayı sarf etmektedir. Anne ve
babaların mutlaka bu çalışmaları destekleyen tutum ve davranış içinde olmaları
gerekmektedir.
Bazı
anne babalar da çocuklarının yaptıkları her işte daima en iyi, en güzeli
yapmalarını bekliyorlar. Yani kusursuz olmalarını istiyorlar. Fakat çocuk, anne-babanın
beklentilerini karşılama gücüne sahip olmadığında, gösterdiği çabaya karşın
anne-babanın onayını kazanamayan çocuk, giderek kendi gözünde de değersizleşiyor.
Anne-babanın bu şekilde davranmasının özünde çocuğun ayrı bir varlık olarak
kabul edilmemesi ve bunun yarattığı suçluluk duyguları bulunur. Anne –babanın
isteklerinin aşırılığı karşısında çocuk giderek “nasıl olsa yapamıyorum öyle ise niye deneyeyim” duyguları
geliştirmeye başlıyor. Çocuğun benlik kavramı, kendisi için önemli olan
kişilerin ona gösterdikleri tutumların bir yansıması olduğundan, anne- babadan gelen
itici tutumlar çocuğun kendini yetersiz bulmasına neden oluyor.
Öğrencinin sürekli aynı tempoda çalışması
oldukça zordur. Öğrencinin zaman zaman ders çalışma
motivasyonunun düşmesi velilerin ders çalışma sistemine müdahale etmelerine
neden olmaktadır. Bu müdahaleler öğrenci tarafından sert tepkilere veya hiç
çalışmamak gibi pasif tepkilere neden olmaktadır. Ayrıca sınava kısa bir süre
kala velilerin de kaygısı artmakta bazen bu kaygıyı yüz ifadelerine bile
yansıtmaktadırlar. Bazı öğrenciler “annemle
konuştuk artık kaygılanmama neden olacak ifadeleri hiç kullanmıyor. Ama fark
eden bir şey yok, onun yüzüne baktığında kaygıyı rahatlıkla görebiliyorum”
demektedirler.
Dershanede
yapılan deneme sınavlarının sonuçlarının analiz edilip ayrıntılı yorumlanması
önemli bir konudur. Ancak bu, Rehberlik Biriminin alanına giren bir konudur.
Her deneme sınavının ortalaması, her deneme sınavında her bir dersin net
ortalaması farklıdır. Öğrencinin sonuçlarını doğrudan puan ve net olarak bir
öncekiyle karşılaştırmak yanlış yorumlara gitmektir. Ailenin bu konuda
Rehberlik Birimiyle iletişim kurması daha doğru olacaktır.
Her
aile çocuğu için rahat ve mutlu bir gelecek hayal etmektedir. Ancak çocuğunuz
ileride seçeceği eşi gibi, mesleğini de özgür iradesiyle seçmelidir. İleride
çocuğunuz meslek yaşamında yaşadığı en küçük bir sorunun sonunda size “bu mesleği sizin yönlendirmenizle seçtim,
sizin yüzünüzden mutsuzum ve bunun ne yazık ki, geri dönüşü de yok” gibi
bir ifade kullandığında kendinizi hiçbir zaman affedemeyebilirsiniz ve çok
üzülebilirsiniz.
Her
okulda ve ailede üzerinde en çok durulan konulardan biri notlar ve ders
başarısıdır. Notlar, eğitimdeki başarı ya da başarısızlığın evrensel değişmez
göstergeleri gibi algılansa da, bir öğrencinin ne öğrendiğini ya da
öğrenemediğini tam olarak ölçmek hiç de kolay değildir..
Öğretmen
ve velilerce sıklıkla göz ardı edilen nokta, notun bir ölçme-değerlendirme
aracı olarak değil, başlı başına bir hedef olarak algılanması ve öğrenciye
böyle yansıtılmasıdır. İşte, bakış açımızın değişmesi gereken noktası
burasıdır. Bakış açımızın merkezine not kavramını koyarsak asıl olan “öğrenme”
ikinci planda, notun gölgesinde kalır.
Öyleyse
çocuğumuza vermemiz gereken ana mesaj şu olmalıdır. ÖĞRENME GERÇEKLEŞİRSE NOT
ZATEN GELECEKTİR. AMA NOT KAYGISI ÖNE ÇIKARSA ÖĞRENME ENGELLENEBİLİR. Çocuğun
kendini yeterli ve başarılı hissetmesinin ön koşulu, anne babaları tarafından
başarılarının ve çabalarının vurgulanması ve desteklenmesidir.
Araştırmalar
göstermektedir ki, çalışmaları ailesi tarafından desteklenmeyen ve
başarısızlıklarından dolayı eleştirilen çocuklar, kendini değersiz bir kişi
olarak görüp, kendini küçümser. Bu da onun var olan yeteneklerini gizlemesine
neden olabilir.
Okul bizim. Çocuklar bizim. Öğretmenlerimiz
çocuklarımız için çalışıyor. Eğer çocuklarımızın yaşam labirentleri içinde
kaybolmalarını istemiyorsak, onları tek başlarına bırakmamalı, onlara
örnek/model olmalı, onlarla iletişim kurmalıyız.
El
ele verelim. Okulu destekleyelim. Önerilerini dinleyelim. Gelişmeleri
paylaşalım. İşte o zaman çocuklarında okul başarısının yüksek olduğu
görülecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder