BAYRAM FIRSAT
OLSUN
İslam
âleminin KURBAN BAYRAMI na günler kaldı. Yarın gurbetçiler yollara düşecekler.
Büyüklerini ziyaret edecekler. Kurban merasimi
ayrı bir seramoni.Bayram namazından sonra kurban telaşı akşama kadar
sürecek.Selamlaşmalar bayramlaşmalar bir çok evde et doğrama telaşına denk
gelecek.
BAYRAM
GÜZEL TELAŞ,ÇOK GÜZEL ZAMAN..Bunu değerlendirmek lazım.!
Hayat kısa …işte geldik işte
gidiyoruz..coşku dolu günler geçirmek
istiyoruz.Mutlu olmak istiyoruz.Çok şey mi …Hayır.! İşte bayram geliyor..Gelin
bayram fırsat olsun..
Bugün
her zamankinden daha fazla hoşgörüye ihtiyacımız olduğu aşikârdır. Olumsuz
birçok davranışın sebebi, yeterince hoşgörülü olamamaktır. Evde, trafikte,
sokakta, okulda, işyerinde, kısaca insanın olduğu her yerde eğer hoşgörü yoksa
orada bencillik, anlaşmazlık, güvensizlik, tartışma, kavga olumsuzluk adına her
şeyi görebilmek mümkündür. Hoşgörü, sağlıklı insan davranışıdır.
Hoşgörü sağlıklı insan hayatının,
özüdür. Beşeri münasebetlerin temelidir.
İletişim
kazası mı, yoksa trafik kazası mı? Hangisinde daha çok hasar oluyor. Hiç bu
açıdan baktınız mı?” Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı, Söz ola ağılı
aşı, Bal ile yağ ide bir söz.” Yunus’un deyimiyle savaşlara sebep olan da
savaşları durduran da dildir. İletişim kazası yüzünden kırılan kalplerin sayısı
kim bilir kaç milyardır. Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu trafik kazalarında
bir o kadar insan hayatını kaybetmiş veya sakat kalmıştır. Ben diyorum ki
iletişim araçlarının en üstün teknoloji ile insanlara sağladığı imkâna rağmen,
birçok kimse anlaşmakta güçlük çekmektedir.
İşte bayram geliyor. İslam âleminin
Kurban Bayramı geliyor. Dokuz gün tatil diye birbirimizden kaçmak yerine, İlahi
bir sebeptir diye birbirimizi arayıp sormayı fırsat bilelim.
İletişimde
amaç, bir düşünceyi paylaşmak, duygu ve heyecanlarımızı anlatmak, istek ve
niyetlerimizi karşı tarafa iletmektir. Ne yazık ki kendimizi ifade etmekte
güçlük çektiğimiz için iletişim problemlerini sıklıkla yaşayan bir toplumuz.
BİZ
KİMİZ? NEYİZ? NİYE VARIZ? AMACIMIZ NEDİR? Bu soruların ve benzerlerinin
cevapları kendimizi ifade etme sürecini başlatır. Gözlemlerim sonucu
diyebilirim ki, ilişkilerde kendimizi anlatırken büyük güçlükler yaşıyoruz.
Diğerlerince kabul edilmeme korkusu, dışlanma endişesi, sevilmeme kaygısı,
bizleri "kendimiz gibi davranmama" alışkanlığına götürüyor. Sonuçta
da konuşan ama anlaşamayan insan yığınları ortaya çıkıyor.
Sağlıklı iletişim için kendimizi açık ve
anlaşılabilir bir dil ile ifade etmeliyiz. Unutmayalım ki
anlatabildiklerimiz karşımızdakinin anladıkları ile sınırlıdır. Ne
söylediğimizin önemi yok nasıl anlaşılıyorsak öyle yargılanıyoruz.
İletişimsizlik
sorunlarından dolayı herkes anlaşılmamaktan şikâyetçidir. Fakat kendimizi bu
konuda hiç sorgulamayız, kendimizi anlatamamaktaki temel nedeni düşünmeyiz.
Modern hayatın getirdiği stresli ortam, sağlıklı savunma mekanizmaları
kuramamak sonucu, sorunu hep kendimiz dışında bir nedene yükleme alışkanlıkları
kazandırmıştır. Oysaki iletişim temelde anlam yaratmayı ve paylaşmayı
amaçlamalıdır. Bunun için kendi bireysel dairemizden çıkıp başkalarını da
anlamaya çalışmalıyız. Başkalarının bizi anlamadığını söylemek,
iletişimsizlikte kendi suçumuzu görmezden gelmek demektir. “ Beni anlamıyorlar”
diye söylenmekten vazgeçip, bu cümleyi “Ben kendimi anlatamıyorum” a
dönüştürmek daha doğru davranış olacaktır.
Kendimize güven duymalı, inanmalı ve
önemli hissetmeliyiz, olumsuz düşüncelerden uzaklaşmalı, çevremizi, iletişim
içinde olduğumuz kişiyi kişileri izlemeli ve dinlemeliyiz.
Kendi
gücümüze, yeteneklerimize sorumluluklarımıza sahip çıkarak kendimizle
kuracağımız barışık bir iletişim, başkaları ile iletişimimizi de
iyileştirecektir.
Türkiye
Kültürüne dair bir yabancının gözlemleri ile birlikte ele almak daha açıklayıcı
olabilir. 30 yaşında İstanbul’a gelmiş,
sihirbazlık kursu veren İngiliz olan Lee Alex, Hızır TÜZEL ile Radikal
gazetesinde bir röportaj yaptı. Bu röportaj sırasında
“Diğer
ülkelerdeki izleyenlerle, Türk izleyenlerin tepkileri arasında farklar
görebildiniz mi? Sorusuna şöyle cevap veriyor:
“ Sihirbazlığı Türkiye’de insanların yeniden
keşfetmeleri gereken bir şey olarak görüyorum. Bilmedikleri ya da unuttukları
bir şey, sihirbazlık hiçbir zaman kitlelerin ilgilendiği bir sanat olmamış
Türkiye’de. Yadırgadıklarını hissediyorum. Nasıl tepki vereceklerini
bilmiyorlar… Şovun zevkini çıkartacakları yerde, numaraları çözmek istiyorlar.
Belki bu tepki onların özel yaşamlarında her zaman gösterdikleri tepkiler, bundan
emin değilim. Türklerin gördükleri şeyden zevk almak yerine, orada bir sorun
aramak gibi alışkanlıkları var.”
Toplum olarak yaşadığımız
iletişimsizlikten kaynaklanan birçok sorun yaşamaktayız.
Fakat
asıl önemli olan bu sorunları iletişimsizlikten kaynaklandığının farkında
değiliz. Sorunu çözmede bir mazerete dayandırma veya sığınma alışkanlığımız
devam etmektedir. Toplum içindeki bireylerin birbirleri ile sağlıklı ilişkiler
kurması, o toplumu meydana getiren bireylerin iyi ilişki kurma konusundaki
ilkeleri, iletişimi engelleyen ve kolaylaştıran unsurları bilmelerine ve
yaşamlarında uygun zaman ve yerde kullanmalarına bağlıdır.
Böylece,
bireyler arasında oluşabilecek gerginlik ve çatışmalar oldukça azalır ve zaman
kayıplarında da aynı doğrultuda azalma olur.
Sonuç olarak, iletişim bir paylaşma
eylemidir. İletişim
kurmada kişisel özelliklerimiz, kültürel yapımız, değer ve tutumlarımız
etkilidir. Birbirimizi anlama çabasında empatik tutum ve davranışı, demokratik
ilişkileri kurmak zorunluluk olmalıdır. Bu eylemlerimizi gerçekleştirmediğimiz
zaman bir birimizi anlamayacağız ve değer vermemiş olacağız.
Toplum olarak bunları sorgulamalıyız.
Birçok sorunumuz iletişimsizlikten kaynaklanmaktadır. İletişim
kurabilirsek sorunumuz kalmayacaktır.
Hepimiz
insanız, sevinçlerimiz üzüntülerimiz coşkularımız bir. Tenimizin rengi ne
olursa olsun aynı şeye ağlıyor, aynı şeylere seviniyoruz. Tek eksiğimiz
birbirimizi anlayamıyoruz…
Nefis …! Ey zorlu nefis..! sen nelere kadirsin..!
Hep bir arada, sevgi dolu ve huzurlu
nice bayramlar geçirmek dileğiyle, KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder