12 Ekim 2013 Cumartesi



BAYRAM FIRSAT OLSUN
İslam âleminin KURBAN BAYRAMI na günler kaldı. Yarın gurbetçiler yollara düşecekler. Büyüklerini ziyaret edecekler. Kurban merasimi  ayrı bir seramoni.Bayram namazından sonra kurban telaşı akşama kadar sürecek.Selamlaşmalar bayramlaşmalar bir çok evde et doğrama telaşına denk gelecek.
BAYRAM GÜZEL TELAŞ,ÇOK GÜZEL ZAMAN..Bunu değerlendirmek  lazım.!

Hayat kısa …işte geldik işte gidiyoruz..coşku dolu  günler geçirmek istiyoruz.Mutlu olmak istiyoruz.Çok şey mi …Hayır.! İşte bayram geliyor..Gelin bayram fırsat olsun..

Bugün her zamankinden daha fazla hoşgörüye ihtiyacımız olduğu aşikârdır. Olumsuz birçok davranışın sebebi, yeterince hoşgörülü olamamaktır. Evde, trafikte, sokakta, okulda, işyerinde, kısaca insanın olduğu her yerde eğer hoşgörü yoksa orada bencillik, anlaşmazlık, güvensizlik, tartışma, kavga olumsuzluk adına her şeyi görebilmek mümkündür. Hoşgörü, sağlıklı insan davranışıdır.
Hoşgörü sağlıklı insan hayatının, özüdür. Beşeri münasebetlerin temelidir.

İletişim kazası mı, yoksa trafik kazası mı? Hangisinde daha çok hasar oluyor. Hiç bu açıdan baktınız mı?” Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı, Söz ola ağılı aşı, Bal ile yağ ide bir söz.” Yunus’un deyimiyle savaşlara sebep olan da savaşları durduran da dildir. İletişim kazası yüzünden kırılan kalplerin sayısı kim bilir kaç milyardır. Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu trafik kazalarında bir o kadar insan hayatını kaybetmiş veya sakat kalmıştır. Ben diyorum ki iletişim araçlarının en üstün teknoloji ile insanlara sağladığı imkâna rağmen, birçok kimse anlaşmakta güçlük çekmektedir.

İşte bayram geliyor. İslam âleminin Kurban Bayramı geliyor. Dokuz gün tatil diye birbirimizden kaçmak yerine, İlahi bir sebeptir diye birbirimizi arayıp sormayı fırsat bilelim.
İletişimde amaç, bir düşünceyi paylaşmak, duygu ve heyecanlarımızı anlatmak, istek ve niyetlerimizi karşı tarafa iletmektir. Ne yazık ki kendimizi ifade etmekte güçlük çektiğimiz için iletişim problemlerini sıklıkla yaşayan bir toplumuz.

BİZ KİMİZ? NEYİZ? NİYE VARIZ? AMACIMIZ NEDİR? Bu soruların ve benzerlerinin cevapları kendimizi ifade etme sürecini başlatır. Gözlemlerim sonucu diyebilirim ki, ilişkilerde kendimizi anlatırken büyük güçlükler yaşıyoruz. Diğerlerince kabul edilmeme korkusu, dışlanma endişesi, sevilmeme kaygısı, bizleri "kendimiz gibi davranmama" alışkanlığına götürüyor. Sonuçta da konuşan ama anlaşamayan insan yığınları ortaya çıkıyor.

Sağlıklı iletişim için kendimizi açık ve anlaşılabilir bir dil ile ifade etmeliyiz. Unutmayalım ki anlatabildiklerimiz karşımızdakinin anladıkları ile sınırlıdır. Ne söylediğimizin önemi yok nasıl anlaşılıyorsak öyle yargılanıyoruz.

İletişimsizlik sorunlarından dolayı herkes anlaşılmamaktan şikâyetçidir. Fakat kendimizi bu konuda hiç sorgulamayız, kendimizi anlatamamaktaki temel nedeni düşünmeyiz. Modern hayatın getirdiği stresli ortam, sağlıklı savunma mekanizmaları kuramamak sonucu, sorunu hep kendimiz dışında bir nedene yükleme alışkanlıkları kazandırmıştır. Oysaki iletişim temelde anlam yaratmayı ve paylaşmayı amaçlamalıdır. Bunun için kendi bireysel dairemizden çıkıp başkalarını da anlamaya çalışmalıyız. Başkalarının bizi anlamadığını söylemek, iletişimsizlikte kendi suçumuzu görmezden gelmek demektir. “ Beni anlamıyorlar” diye söylenmekten vazgeçip, bu cümleyi “Ben kendimi anlatamıyorum” a dönüştürmek daha doğru davranış olacaktır. 

Kendimize güven duymalı, inanmalı ve önemli hissetmeliyiz, olumsuz düşüncelerden uzaklaşmalı, çevremizi, iletişim içinde olduğumuz kişiyi kişileri izlemeli ve dinlemeliyiz.

Kendi gücümüze, yeteneklerimize sorumluluklarımıza sahip çıkarak kendimizle kuracağımız barışık bir iletişim, başkaları ile iletişimimizi de iyileştirecektir.

Türkiye Kültürüne dair bir yabancının gözlemleri ile birlikte ele almak daha açıklayıcı olabilir. 30 yaşında İstanbul’a gelmiş, sihirbazlık kursu veren İngiliz olan Lee Alex, Hızır TÜZEL ile Radikal gazetesinde bir röportaj yaptı. Bu röportaj sırasında
“Diğer ülkelerdeki izleyenlerle, Türk izleyenlerin tepkileri arasında farklar görebildiniz mi? Sorusuna şöyle cevap veriyor:
Sihirbazlığı Türkiye’de insanların yeniden keşfetmeleri gereken bir şey olarak görüyorum. Bilmedikleri ya da unuttukları bir şey, sihirbazlık hiçbir zaman kitlelerin ilgilendiği bir sanat olmamış Türkiye’de. Yadırgadıklarını hissediyorum. Nasıl tepki vereceklerini bilmiyorlar… Şovun zevkini çıkartacakları yerde, numaraları çözmek istiyorlar. Belki bu tepki onların özel yaşamlarında her zaman gösterdikleri tepkiler, bundan emin değilim. Türklerin gördükleri şeyden zevk almak yerine, orada bir sorun aramak gibi alışkanlıkları var.

Toplum olarak yaşadığımız iletişimsizlikten kaynaklanan birçok sorun yaşamaktayız.
Fakat asıl önemli olan bu sorunları iletişimsizlikten kaynaklandığının farkında değiliz. Sorunu çözmede bir mazerete dayandırma veya sığınma alışkanlığımız devam etmektedir. Toplum içindeki bireylerin birbirleri ile sağlıklı ilişkiler kurması, o toplumu meydana getiren bireylerin iyi ilişki kurma konusundaki ilkeleri, iletişimi engelleyen ve kolaylaştıran unsurları bilmelerine ve yaşamlarında uygun zaman ve yerde kullanmalarına bağlıdır.
Böylece, bireyler arasında oluşabilecek gerginlik ve çatışmalar oldukça azalır ve zaman kayıplarında da aynı doğrultuda azalma olur. 

Sonuç olarak, iletişim bir paylaşma eylemidir. İletişim kurmada kişisel özelliklerimiz, kültürel yapımız, değer ve tutumlarımız etkilidir. Birbirimizi anlama çabasında empatik tutum ve davranışı, demokratik ilişkileri kurmak zorunluluk olmalıdır. Bu eylemlerimizi gerçekleştirmediğimiz zaman bir birimizi anlamayacağız ve değer vermemiş olacağız.

Toplum olarak bunları sorgulamalıyız. Birçok sorunumuz iletişimsizlikten kaynaklanmaktadır. İletişim kurabilirsek sorunumuz kalmayacaktır.
Hepimiz insanız, sevinçlerimiz üzüntülerimiz coşkularımız bir. Tenimizin rengi ne olursa olsun aynı şeye ağlıyor, aynı şeylere seviniyoruz. Tek eksiğimiz birbirimizi anlayamıyoruz…

Nefis …! Ey zorlu nefis..!   sen nelere kadirsin..!


Hep bir arada, sevgi dolu ve huzurlu nice bayramlar geçirmek dileğiyle, KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.

Hiç yorum yok: