30 Ekim 2013 Çarşamba

“KÜMESTEKİ TAVUKLAR VE TİLKİ”

“KÜMESTEKİ TAVUKLAR VE TİLKİ”

Türkiye Cumhuriyetinin 90. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla yurtta ve KKTC ile yurt dışındaki temsilciliklerde törenler düzenlendi.  Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhuriyet Bayramı kutlamaları kapsamında Anıtkabir'deki törene katıldı, Çankaya Köşk'ünde kutlamaları kabul etti. Bu coşkulu kutlamaları gururla takip ettik..Yerel kutlamalarda biz de bizzat içinde olduk yaşadık..

Ancak ben 5 bin yıllık iftihar ettiğimiz devlet geleneğimizin son eseri  TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN başarılarını çekemeyenlerin olduğuna inanıyorum.

Dünyanın gözü bizim üzerimizde olduğu için mi başımız beladan kurtulmuyor? Göze mi geliyoruz? Kem gözlere mi rastlıyoruz? Dış mihraklara mı takılıyoruz?

BİZİ ÇEKEMEYENLER, BİZİ BÖLMEK VE PARÇALAMAK İSTEYENLER VAR. Her defasında bir sorun peydah ediliyor.

Yıllardır,sağ,sol-alevi,Sünni-Türk,Kürt-Atatürkçü,Laik,….daha nice ayrılıklar uydurdular ve çok sıkıntılar çektik.Hala çekiyoruz…

Batı dünyası oldum olası bizim kalkınmamızı istemedi.”dış güçler” dediğimiz kim deseniz herkesin bildiği dost görünümlü devletler bizim kalkınmamızı hiç istemediler…


Ülkemizi yönetenlerden dünyanın gözünün üzerimizde olduğunu, “örnek ülke” olduğumuzu, ekonomik göstergeler ve uluslararası itibar açısından zirveye çıktığımızı duymak son derece sevindirici! Gurur duyuyoruz.

Lakin akıllı olunmalıdır. Türkiye'nin büyümesinden, güçlenmesinden, içeride ve dışarıda barışı, huzuru, kardeşliği savunmasından rahatsız olanların varlığını hiç unutmamalıyız.

Cumhuriyet nesli olarak birlik içinde kalkınma yarışında üzerimize düşeni yapmak mecburiyetindeyiz..
“BİZİ ÇEKEMEYENLER RAHATSIZ OLUYOR” diye geri adım atılmayacağını, ülkemizi türbülansa sokmak isteyenlere izin verilmeyeceğini bütün dünyaya haykırmalıyız..Kalkınma verileri ile  yüzlerine gerçekleri tokat gibi indirmeliyiz..

ABD’de bir askeri okulda ders olarak anlatılan Horoz ve Tilki Hikâyesini sizinle paylaşarak asıl söylemek istediğimi belirtmek isterim…

“Dershanede hocayı beklerken ışıklar kapanmış ve bir çizgi film gösterilmeye başlanmış. Filmin adı ” Küçük Tavuk “. Bir kümes var. Kümeste birçok tavuk ile genç ve küçük horozlar, bir de kümesin yaşlı ve büyük horozu bulunuyor.

Kümesin etrafında da bir tilki dolaşıyor. Yaşlı ve büyük horoz, tilki içeri girmesin diye kümesin kapısını sıkı sıkıya kapatmış, tavukları dışarı bırakmıyor.

Tabii dışarı çıkamadıkları için doğru dürüst yemlenemeyen tavuklar da zayıf ve küçük tavuklar. Yaşlı ve büyük horoz ise dışarı bırakmadığı tavuklara ölmeyecek kadar mısır tanesi dağıtarak yaşamalarını sağlıyor.

Kümese giremeyen tilki bunun üzerine kümesin tellerinde küçük bir delik açarak küçük ve genç bir horoza sesleniyor ve ona biraz mısır veriyor. Mısırı yiyen küçük ve genç horoz her gün gelip tilkiden mısır alıyor.

Bir süre sonra tilki küçük ve genç horoza tek başına yiyebileceğinden fazla mısır verince genç horoz hem kendisi yiyor hem de diğer tavuklara mısır dağıtıyor. Böylece yavaş yavaş yaşlı ve büyük horozun kümesteki gücü kırılıyor.

Horozun etrafındaki tavuklar azalmaya başlıyorlar. Artık popüler olan genç ve artık irileşen horozun etrafında ise tavuklar toplanıyor.

Bu aşamada tilki kümesin kapısının önüne mısır bırakıyor. Kümeste bir tartışma çıkıyor. Kapıyı açalım mı açmayalım mı diye. Sonunda korkarak kapıyı açıyorlar ve kafalarını dışarı uzatıp yemlenip hemen geri çekiyorlar. Bir süre böyle devam ediyor.

Hiçbir şey olmuyor. Kümesteki tavuklar rahatlıyor. Korkuları azalıyor. Nihayet bir gece tilki kümesin önündeki avluya mısır döküyor. Artık korkusuz olan tavuklar genç ve artık güçlü horozun öncülüğünde dışarı çıkıyor ve rahat rahat yemleniyorlar.

Kümesteki her tavuk semiriyor. Tilki bir süre sonra gece kümesin kapısından kendi mağarasına kadar mısır tanelerini döküyor. Sabah kümesten çıkan ve korkusuzca yemlenen tavuklar yemlene yemlene mağaraya kadar gidiyorlar. Sonra mağaraya giriyorlar.

Onları içeride bekleyen tilki bütün kümes mağaraya girince mağaranın kapısını kapatıyor.”

Çizgi film burada bitmiş. Işıklar yanmış. Ve dersin hocası kürsüye çıkarak,

“İŞTE ÜÇÜNCÜ DÜNYA ÜLKELERİ BÖYLE YÖNETİLİR” DİYEREK DERSE BAŞLAMIŞ.

Sorular:
1-Kümes NERESİ?,
2-Yaşlı horozlar KİMLER?
3-Genç horoz KİM?
4-En önemlisi tilki KİM?

Buna göre içinde bulunduğumuz durumu sorgular isek binlerce yorum ortaya çıkar. UNUTMAYALIM ULUSLARIN DOSTLARI YOK SADECE ÇIKARLARI VAR

Bizim; ilk düşmanımız Çinlilerdi. Anadolu’yu fethedince düşmanlarımız; Bizanslılar (Yunanlılar) ve Haçlılar olmuştur. Şimdi ise komşularımızın tamamı düşman oldu.

Türkler olarak "Bir Olalım, Diri Olalım, İri Olalım'. O zaman kimse bize bir şey yapamaz, kimseden de korkumuz, çekincemiz olmaz.
KISACA"TÜRK'ÜN GERÇEK TÜRK'DEN BAŞKA DOSTU YOKTUR!"


Hiç yorum yok: