CUMHURİYET
Ben Cumhuriyet Bayramlarında hep
duygulanırım. İçimde heyecan oluşur.
Meslek hayatım boyunca sorumlu
olduğum kurumlarda BAYRAM KUTLAMALARINA çok büyük önem verdim.
Daha önce askeriye tarafından 2
cemse de bulunan askerlerin yaptığı fener alayını sivil coşkuya çevirmek için fener
alayını arkadaşlarımla üstlenerek Balıkesir’de
çok büyük katılımlı FENER ALAYI düzenlemiştik. O gece yaşadığımız coşku
tarif edilemez.
400 kişilik bando takımı
kurmuştuk.. öğrencilerimiz ve halkımızın katılımı ile cumhuriyet fener alayı için toplamda on binden fazla kişi ile Muharrem
Hasbi Koray Lisesi önünden bahçeli evlere kadar FENER ALAYI ile yürümüştük.Muhtelif
yerlerde atılan hava fişekler çok büyük coşku oluşturmuştu..Jeneratör ile
kurduğumuz ses düzeni önde bir kamyonda marşlar çalıyordu.Bugün anılarımı
hatırladım.Arkadaşlarımın heyecanları ve yüreklerini koydukları çalışmalar
cumhuriyete verdikleri önemden kaynaklanıyordu.Saygı ve muhabbetle yad
ediyorum….
Cumhuriyet
90 yaşına geldi…32 875 gündür YÖNETİM ŞEKLİMİZ cumhuriyettir. Hâkimiyet
kayıtsız şartsız milletindir. Millet seçtiği temsilcileri ile bu hakkını TBBM
de kullanır.
Bu rejim bugün insanı
onurlandıran değer veren yegâne yönetim biçimidir.
Bu kadar yıl olduğuna göre
CUMHURİYET idaresinin sorunu kalmamış olması gerekirdi. Anayasanın yapılamaması
hala insani konularda Mecliste tartışmaların olması, manidar geliyor.
BU İDARE ŞEKLİNİ MİLLETİMİZ HAZIR
BULDU. Belki bu sebepledir ki. Tekâmülünde işleyişinde kendisine düşen çok
önemli sorumlulukları yerine getirmekte ağır davranıyor.
Bu
yıl, 90. yıldönümü kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolun
başlangıcında milletimizin “kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk Devleti”
kurmak üzere “ya istiklâl ya ölüm” ilkesi ile başlattığı Milli Mücadele ve
Kurtuluş Savaşımız yer almaktadır.
Cumhuriyet, egemenliğin
kaynağının millete ait olduğunu kabul eden devlet şekli demektir; dolayısıyla
devletin temel organlarının seçimle iş başına geldiği bir yönetim biçimidir.
Bu rejimde Devlet Başkanı olan
Cumhurbaşkanı da milletçe veya milletin temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından seçilir. Cumhuriyet yönetimi bu niteliği ile şüphesiz ki
demokrasinin en gelişmiş şekli, demokrasi prensibinin en iyi uygulanmasını
temin eden bir siyasi rejimdir.
Osmanlı İmparatorluğu'nda, ikinci
Meşrutiyetin ilanından altı yıl sonra Birinci Dünya Savaşı başladı. 1914′te
başlayan Birinci Dünya Savaşı'na dünyanın belli başlı devletleri katıldı. Dört
yıl süren savaş sonunda bizimle birlikte olan devletler yenildi. Savaş
kurallarına göre biz de yenilmiş sayıldık. Ülkemiz İngilizler, Yunanlılar,
Fransızlar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı.
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs
1919′da Samsun'a geldi. Erzurum'da, Sivas’ta kongreler düzenledi. Mustafa Kemal
Paşa “Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi yine ulusun kendi
gücü kurtaracaktır.” diyordu. Yurdun dört bir tarafından gelen ulus
temsilcileri -milletvekilleri- 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük Millet
Meclisi'nde toplandı. Meclis, Mustafa Kemal Paşa'yı başkan seçti. Mustafa Kemal
Paşa'nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı başlattı.
Bir yandan efeler, dadaşlar, seymenler bulundukları yörede düşmana karşı koydular.
Öte yandan düzenli ordular İnönü'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da savaştılar.
Yurdumuz düşmanlardan kurtarıldı.
İkinci dönem Büyük Millet Meclisi
11 Ağustos 1923′te ilk toplantısını yaptı. 13 Ekim 1923′te Ankara Başkent oldu.
Atatürk; düşmanın ülkeden atılıp sınırlarımızın belirlenmesinden sonra, çoktan
beri tasarladığı cumhuriyetin ilanı üzerinde hazırlıklar yapmaya başladı. 28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını
Çankaya'da yemeğe çağırdı. Onlara , “YARIN CUMHURİYET'İ İLAN EDECEĞİZ.” Dedi.
29 Ekim 1923 günü Atatürk,
milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan cumhuriyet önergesi
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verildi. Meclis önergeyi kabul etti.
Böylece ülkemizde cumhuriyet
yönetimi kuruldu. Atatürk kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı
oldu. Cumhuriyet'in ilanı yurtta sevinç ve coşku ile karşılandı.
Cumhuriyet, demokrasiyi
geliştiren en mükemmel sistemdir. Bireyin hak ve Özgürlükleri ancak ve ancak bu
sistem sayesinde güvencede olabilir.
Türk Ulusu Cumhuriyet’e bağlanır
ve de onu yüceltip geliştirmeye muvaffak olabilirse işte o zaman demokrasinin
nimetlerinden en iyi bir şekilde yararlanır ve çağdaş toplumlar içindeki o hak
ettiği yerini alır. Bu nedenle Cumhuriyeti yüceltip sürdürmek her Türk’ün milli
görevi olmalıdır.
Atatürk’ün cumhuriyet kavramıyla
ilgili çarpıcı bir anısına burada yer vermek isterim..
Atatürk, Mudanya yolu ile
Bursa’ya gidiyordu. Kalabalık bir halk kitlesi iskelede etrafını çevirmişti.
Bir kadının elinde bir kâğıtla Atatürk’e yaklaştığı görüldü. İhtiyar, zayıf bir
kadındı. Ata’nın yolunu keserek titrek bir sesle:
—Beni tanıdın mı oğul? Dedi. Ben
sizin Selanik’te komşunuzdum. Bir oğlum var. Devlet demir yollarına girmek
istiyor. Siz onu alsınlar dediniz. Fakat müdür dinlemedi. Oğlumu yine işe
almamış. Ne olur bir kerede siz söyleseniz.
Atatürk’ün çelik bakışlı gözleri
samimiyetle parladı. Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle:
—Oğlunu almadılar mı? Dedi. Ben
tavsiye ettiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş… İşte cumhuriyet böyle
anlaşılacak…
Kadın kalabalığın içinde
kaybolmuştu. Ve Atatürk adeta kendinden geçmiş bir sesle:
—İşte cumhuriyetten beklediğimiz
netice… Diyordu.
Cumhuriyetimizi
hediye eden Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını ne kadar büyük bir
minnettarlık ve saygıyla ansak da azdır ..
Bayramımız
kutlu olsun…. Ruhları şad olsun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder