29 Ekim 2013 Salı

CUMHURİYET

CUMHURİYET


Ben Cumhuriyet Bayramlarında hep duygulanırım. İçimde heyecan oluşur.

Meslek hayatım boyunca sorumlu olduğum kurumlarda BAYRAM KUTLAMALARINA çok büyük önem verdim.
Daha önce askeriye tarafından 2 cemse de bulunan askerlerin yaptığı fener alayını sivil coşkuya çevirmek için fener alayını arkadaşlarımla üstlenerek Balıkesir’de çok büyük katılımlı FENER ALAYI düzenlemiştik. O gece yaşadığımız coşku tarif edilemez.

400 kişilik bando takımı kurmuştuk.. öğrencilerimiz ve halkımızın katılımı ile cumhuriyet fener alayı için toplamda on binden fazla kişi ile Muharrem Hasbi Koray Lisesi önünden bahçeli evlere kadar FENER ALAYI ile yürümüştük.Muhtelif yerlerde atılan hava fişekler çok büyük coşku oluşturmuştu..Jeneratör ile kurduğumuz ses düzeni önde bir kamyonda marşlar çalıyordu.Bugün anılarımı hatırladım.Arkadaşlarımın heyecanları ve yüreklerini koydukları çalışmalar cumhuriyete verdikleri önemden kaynaklanıyordu.Saygı ve muhabbetle yad ediyorum….
Cumhuriyet 90 yaşına geldi…32 875 gündür YÖNETİM ŞEKLİMİZ cumhuriyettir. Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Millet seçtiği temsilcileri ile bu hakkını TBBM de kullanır.
Bu rejim bugün insanı onurlandıran değer veren yegâne yönetim biçimidir.
Bu kadar yıl olduğuna göre CUMHURİYET idaresinin sorunu kalmamış olması gerekirdi. Anayasanın yapılamaması hala insani konularda Mecliste tartışmaların olması, manidar geliyor.
BU İDARE ŞEKLİNİ MİLLETİMİZ HAZIR BULDU. Belki bu sebepledir ki. Tekâmülünde işleyişinde kendisine düşen çok önemli sorumlulukları yerine getirmekte ağır davranıyor.

Bu yıl, 90. yıldönümü kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolun başlangıcında milletimizin “kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk Devleti” kurmak üzere “ya istiklâl ya ölüm” ilkesi ile başlattığı Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşımız yer almaktadır.

Cumhuriyet, egemenliğin kaynağının millete ait olduğunu kabul eden devlet şekli demektir; dolayısıyla devletin temel organlarının seçimle iş başına geldiği bir yönetim biçimidir.

Bu rejimde Devlet Başkanı olan Cumhurbaşkanı da milletçe veya milletin temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilir. Cumhuriyet yönetimi bu niteliği ile şüphesiz ki demokrasinin en gelişmiş şekli, demokrasi prensibinin en iyi uygulanmasını temin eden bir siyasi rejimdir.

Osmanlı İmparatorluğu'nda, ikinci Meşrutiyetin ilanından altı yıl sonra Birinci Dünya Savaşı başladı. 1914′te başlayan Birinci Dünya Savaşı'na dünyanın belli başlı devletleri katıldı. Dört yıl süren savaş sonunda bizimle birlikte olan devletler yenildi. Savaş kurallarına göre biz de yenilmiş sayıldık. Ülkemiz İngilizler, Yunanlılar, Fransızlar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı.

Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919′da Samsun'a geldi. Erzurum'da, Sivas’ta kongreler düzenledi. Mustafa Kemal Paşa “Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır.” diyordu. Yurdun dört bir tarafından gelen ulus temsilcileri -milletvekilleri- 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde toplandı. Meclis, Mustafa Kemal Paşa'yı başkan seçti. Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Bir yandan efeler, dadaşlar, seymenler bulundukları yörede düşmana karşı koydular. Öte yandan düzenli ordular İnönü'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da savaştılar. Yurdumuz düşmanlardan kurtarıldı.

İkinci dönem Büyük Millet Meclisi 11 Ağustos 1923′te ilk toplantısını yaptı. 13 Ekim 1923′te Ankara Başkent oldu. Atatürk; düşmanın ülkeden atılıp sınırlarımızın belirlenmesinden sonra, çoktan beri tasarladığı cumhuriyetin ilanı üzerinde hazırlıklar yapmaya başladı. 28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe çağırdı. Onlara , “YARIN CUMHURİYET'İ İLAN EDECEĞİZ.” Dedi.

29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan cumhuriyet önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verildi. Meclis önergeyi kabul etti.

Böylece ülkemizde cumhuriyet yönetimi kuruldu. Atatürk kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyet'in ilanı yurtta sevinç ve coşku ile karşılandı.

Cumhuriyet, demokrasiyi geliştiren en mükemmel sistemdir. Bireyin hak ve Özgürlükleri ancak ve ancak bu sistem sayesinde güvencede olabilir.

Türk Ulusu Cumhuriyet’e bağlanır ve de onu yüceltip geliştirmeye muvaffak olabilirse işte o zaman demokrasinin nimetlerinden en iyi bir şekilde yararlanır ve çağdaş toplumlar içindeki o hak ettiği yerini alır. Bu nedenle Cumhuriyeti yüceltip sürdürmek her Türk’ün milli görevi olmalıdır.

Atatürk’ün cumhuriyet kavramıyla ilgili çarpıcı bir anısına burada yer vermek isterim..

Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa’ya gidiyordu. Kalabalık bir halk kitlesi iskelede etrafını çevirmişti. Bir kadının elinde bir kâğıtla Atatürk’e yaklaştığı görüldü. İhtiyar, zayıf bir kadındı. Ata’nın yolunu keserek titrek bir sesle:
—Beni tanıdın mı oğul? Dedi. Ben sizin Selanik’te komşunuzdum. Bir oğlum var. Devlet demir yollarına girmek istiyor. Siz onu alsınlar dediniz. Fakat müdür dinlemedi. Oğlumu yine işe almamış. Ne olur bir kerede siz söyleseniz.
Atatürk’ün çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı. Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle:
—Oğlunu almadılar mı? Dedi. Ben tavsiye ettiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş… İşte cumhuriyet böyle anlaşılacak…
Kadın kalabalığın içinde kaybolmuştu. Ve Atatürk adeta kendinden geçmiş bir sesle:
—İşte cumhuriyetten beklediğimiz netice… Diyordu.

Cumhuriyetimizi hediye eden Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını ne kadar büyük bir minnettarlık ve saygıyla ansak da azdır ..

Bayramımız kutlu olsun…. Ruhları şad olsun…


Hiç yorum yok: