26 Şubat 2013 Salı

“Söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil”


“Söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil”

sorumluluk duygusu taşıyorsanız, “Nemelazım” diyemezsiniz. Bu dünyanın yedi milyarda bir hisse sahibisiniz, Bu aziz vatanın ise 75 milyonda bir sorumluluğunu taşıyorsunuz.

Kanuni Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayal eder, günün birinde “Osmanoğulları da inişe geçer çökmeye yüz tutar mı?” diye derin derin düşünmeye başlar... Bu gibi soruları çoğu zaman sütkardeşi meşhur âlim Yahya Efendi’ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu keşfine inandığı Yahya Efendi’ye gönderir...
“Sen ilahî sırlara vâkıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlâle uğrar mı?” şeklinde mektubunu gönderir.

Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahya Efendi’nin cevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma içinden çıkılmaz bir hâl alır:

“Neme lâzım be Sultanım!

Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bir mana veremez. Yahya Efendi gibi bir zatın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünmez. Söylenmeye başlar: “Acaba bilmediğimiz bir mana mı vardır bu cevapta?” Nihayet kalkar, Yahya Efendi’nin Beşiktaş’taki dergâhına gelir. Sitem dolu sorusunu tekrar sorar:

“Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!”

“Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak Kâbil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz ettim.”
“İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “neme lâzım be Sultanım!” demişsiniz. Sanki “Beni 
böyle işlere karıştırma” der gibi bir anlam çıkarıyorum.”

“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şâyi olsa, işitenler de “neme lâzım” deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlâl de böylece mukadder hâle gelir...”

Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder, sonra da kendisini böyle ikaz eden bir âlime memleketinin sahip olduğu için Allah’a şükreder. Yahya Efendi'ye ise bu tür tembihlerini mutlaka söylemesi gerektiğini anlatır.

Bu ağaçlar, gökyüzü, flora, toprak, su bizden sonrakilere teslim edilmek üzere bize emanet bırakılmıştır. Yaşayan, aklen sorunu olmayan, yani mükellef olan sorumludur. Ben yaşadığım site için daha ne yapabilirim. Ben Yaşadığım mahalle için ne yapabilirim. Ben yaşadığım şehir için ne yapabilirim. Ülkem için ne yapabilirim. Hatta dünya için ne yapabilirim. Demiyorsa, onu hayvandan ayıran özelliği kalmaz.
Nefsi ile hareket eden hep bana diyen, kendini düşünen, “NEME LAZIM “ bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın anlayışındaki insan sayısı her geçen gün artıyor.Yoksa ben mi çok kaygılıyım.Maalesef gözlemlerim böyle..Neden insanımız yalnızlaşmayı tercih ediyor.

Yardımsever, çevreci, cemiyetçi, fedakâr, özelliklerinden niçin vazgeçti. Başına ne geldi böyle oldu merak ediyorum.

Apartmanda kapı girişindeki kırılan cam için bana ne yöneticimiz düşünsün diyor, Yolda evini kaybetmiş ağlayan çocuğun feryadına bana  ne deyip geçip gidiyor, parkta ölmüş hayvan leşini yetkilisi kaldırsın  diye umursamıyor,Alt katında oturan komşunun sevincini üzüntüsünü paylaşmıyor,mahallesinde gece aç yatanlardan habersiz kalıyor,ülkelerinde kim bilir hangi sıkıntı nedeni ile mahallemize misafir gelmiş Afrikalı garibi küçümseyerek, neden geldin ,seni kim getirdi diye duyarsızlaşıyor.Merak ediyorum.Bize ne oldu….
Karşılıksız, menfaatsiz olarak insanlara yardım eden, insanın hem iyi gününde hem kötü gününde yanında olan, insanları seven ve sevilen biri bence iyi insandır. İnsanı insandan ayıran özelliklerden biride fedakârlığıdır. Bana ne demeden sorumluluk alması, üzerine düşeni yapmasıdır.

Şunu unutmamalıyız, yaşamak için dünyaya geldik, doğduğumuz için yaşamıyoruz. BAŞKALARINA FAYDALI OLAMASAK DA ZARAR VERMEDEN YAŞAYABİLİRİZ.
Bugün ne haldeyiz. Hepimizin malumudur. Sebep ne mi dersiniz? “Neme lazım be sultanım”!..

Hiç yorum yok: