Yeter artık
İsrafa son verelim….
Eskiler müsrif olmayın…İsraf
günahtır derlerdi.Hatta tabağında
yemeğini bitirmeyenler için,”sakın böyle yapma günah..”diyerek ikaz
ederlerdi.Büyüklerimiz öylesine tasarruf
yaparlardı ki , burada anlatsan sayfa almaz.Eskiyen kıyafetlerimiz, yama
yapılarak bir süre daha kullanılırdı.Artık yama yapacak durumdan çıkınca da,
şerit halinde kesilir ,yumak halinde bağlanarak biriktirilirdi.Sonra onlardan kilim dokunurdu.Buna
yolluk denirdi. Kumaşın sağlam tarafları ayrılarak, 15 cm kare şeklinde kesilir,
bu parçalar da birleştirilerek, seccade yapılırdı. Hülasa büyüklerimizin çöpü
kolay kolay olmazdı. Her şey değerlendirilirdi. İsraf edilmezdi.
Medeniyet ve konfor arttı. İnsanımız
müsrif oldu. Çöpü de çoğaldı sokağa bıraktıkları da arttı. Sektör oluştu. Katı
atık projeleri ile neredeyse kapıdan atıklarımız alınarak değerlendiriliyor.
Acı gerçek ile yüzleştik. ARTIK PARAMIZ YETMİYOR BEREKETİ KAÇTI. Büyük annem
israf edenin bereketi kaçar derdi. Söylemek istediğini bugünler gösteriyor.
Ekmekte israf, kağıtta israf, kıyafette israf,yakıtta israf,sebze meyvede israf
…her şeyde israf ..sonra şikayet ediyoruz ekonomik kriz var yetemiyoruz…
Eniştem rahmetlinin unutmadığım sözü
geldi aklıma “Para yetmez yetirilir” Ayağını yorganına göre uzatacaksın..Geliri
arttıramıyorsan gideri azaltacaksın. Derdi. Haklıydı.
Tanıdığım her kes hangi gelir
düzeyinde olursa olsun yetiremediği için şikâyetçidir.
Bugün “israf” konusunu yazmamın sebebi..Son günlerde borcu nedeni
ile canına kıyan insanların artmasına üzülmemdir. Sakarya mahallesindeki esnaf
arkadaştan çok etkilendim..”””TASARRUFLU OLALIM ..AYAĞIMIZI YORGANIMIZA GÖRE
UZATALIM....Hayat güzel..! küçük şeyler de bizi mutlu edebilir.Ekonomik Krizi
gördüğümüz yerde tedbirde geç kalmayalım.İsraftan kaçınalım.Küçülerek
sıkıntılarımızdan kurtulalım……
Dünyamızın “geri kalmış” olarak
adlandırılan kısmı fakirlik ve açlık, “gelişmiş” olarak adlandırılan kısmı ise
aşırı tüketimden dolayı ekonomik kriz yaşıyor. Bu kriz israf ekonomisinin
krizidir. Bu durum sadece ekonomik şartların ve kaynakların yetersizliğinin
ürünü olarak değerlendirilemez. Tam tersine sorun ahlakidir ve dünyada şu anda
temelde bir değerler sorunu yaşanmaktadır. Bir yanda obezlerin yani aşırı
şişmanların diğer yanda açlıktan ölüm derecesine varan fakirlerin bulunduğu bir
dünyayı başka nasıl açıklayabiliriz?
Ekonomik gelişme ve kalkınma,
toplumsal değerlerin sonucu olduğu gibi, ekonomik kriz de toplumsal
değerlerdeki bozulma ve çürümenin sonucudur. Bizce ekonomik krizin gerisinde
aşırı tüketim, hak etmeden kazanma hırsı veya daha basit ifadeyle aç gözlülük;
açlık probleminin gerisinde ise israf ekonomisinin doğurduğu adaletsiz paylaşım
meselesi vardır.
Aşırı tüketim ahlaki bir problemdir.
Bu ahlaki problemin adı bizim geleneğimizde israftır. İsrafın sözlük manası
aşırı gitmek ve haddi aşmaktır. İsraf eden kişiye müsrif denir. Kur’an-ı
Kerim’e göre “Allah müsrifleri sevmez”. İsraf yapan kişi, tüketimi vasıta değil
gaye olarak görür; tüketim onun için en büyük zevk kaynağı hâline gelir. Bundan
daha kötüsü müsrif sadece kendisini düşünür, paylaşma düşüncesinden uzak bir
şekilde eldeki kaynakları sadece kendisi tüketmek ister.
Bizim geleneğimizde “mülkiyet
hakkı” ile “tüketim hakkı” arasında fark vardır. Daha açık bir ifadeyle, bir
şeye sahip olmak onu hiçbir sınırlama olmaksızın tüketme hakkını size vermez.
Kendi malınız bile olsa, ihtiyacınızdan fazla tükettiğiniz zaman israf ve haram
olur. Böyle bir mülkiyet anlayışı modern kültürde yoktur. Ülkemizdeki tabiî
zenginliklere rağmen, yoksulluk içinde kıvranmamızın nedeni israf ekonomisidir.
İsrafa dayanan bir ekonomi,
enflasyon canavarına mahkûmdur. Enflasyon dedikleri, israfın doğurduğu bir
musibettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder