9 Şubat 2013 Cumartesi

Yeter artık İsrafa son verelim….



Yeter artık İsrafa son verelim….
Eskiler müsrif olmayın…İsraf günahtır derlerdi.Hatta tabağında  yemeğini bitirmeyenler için,”sakın böyle yapma günah..”diyerek ikaz ederlerdi.Büyüklerimiz  öylesine tasarruf yaparlardı ki , burada anlatsan sayfa almaz.Eskiyen kıyafetlerimiz, yama yapılarak bir süre daha kullanılırdı.Artık yama yapacak durumdan çıkınca da, şerit halinde kesilir ,yumak halinde bağlanarak  biriktirilirdi.Sonra onlardan kilim dokunurdu.Buna yolluk denirdi. Kumaşın sağlam tarafları ayrılarak, 15 cm kare şeklinde kesilir, bu parçalar da birleştirilerek, seccade yapılırdı. Hülasa büyüklerimizin çöpü kolay kolay olmazdı. Her şey değerlendirilirdi. İsraf edilmezdi.
Medeniyet ve konfor arttı. İnsanımız müsrif oldu. Çöpü de çoğaldı sokağa bıraktıkları da arttı. Sektör oluştu. Katı atık projeleri ile neredeyse kapıdan atıklarımız alınarak değerlendiriliyor. Acı gerçek ile yüzleştik. ARTIK PARAMIZ YETMİYOR BEREKETİ KAÇTI. Büyük annem israf edenin bereketi kaçar derdi. Söylemek istediğini bugünler gösteriyor. Ekmekte israf, kağıtta israf, kıyafette israf,yakıtta israf,sebze meyvede israf …her şeyde israf ..sonra şikayet ediyoruz ekonomik kriz var yetemiyoruz…
Eniştem rahmetlinin unutmadığım sözü geldi aklıma “Para yetmez yetirilir” Ayağını yorganına göre uzatacaksın..Geliri arttıramıyorsan gideri azaltacaksın. Derdi. Haklıydı.
Tanıdığım her kes hangi gelir düzeyinde olursa olsun yetiremediği için şikâyetçidir.
Bugün “israf” konusunu  yazmamın sebebi..Son günlerde borcu nedeni ile canına kıyan insanların artmasına üzülmemdir. Sakarya mahallesindeki esnaf arkadaştan çok etkilendim..”””TASARRUFLU OLALIM ..AYAĞIMIZI YORGANIMIZA GÖRE UZATALIM....Hayat güzel..! küçük şeyler de bizi mutlu edebilir.Ekonomik Krizi gördüğümüz yerde tedbirde geç kalmayalım.İsraftan kaçınalım.Küçülerek sıkıntılarımızdan kurtulalım……
Dünyamızın “geri kalmış” olarak adlandırılan kısmı fakirlik ve açlık, “gelişmiş” olarak adlandırılan kısmı ise aşırı tüketimden dolayı ekonomik kriz yaşıyor. Bu kriz israf ekonomisinin krizidir. Bu durum sadece ekonomik şartların ve kaynakların yetersizliğinin ürünü olarak değerlendirilemez. Tam tersine sorun ahlakidir ve dünyada şu anda temelde bir değerler sorunu yaşanmaktadır. Bir yanda obezlerin yani aşırı şişmanların diğer yanda açlıktan ölüm derecesine varan fakirlerin bulunduğu bir dünyayı başka nasıl açıklayabiliriz?
Ekonomik gelişme ve kalkınma, toplumsal değerlerin sonucu olduğu gibi, ekonomik kriz de toplumsal değerlerdeki bozulma ve çürümenin sonucudur. Bizce ekonomik krizin gerisinde aşırı tüketim, hak etmeden kazanma hırsı veya daha basit ifadeyle aç gözlülük; açlık probleminin gerisinde ise israf ekonomisinin doğurduğu adaletsiz paylaşım meselesi vardır.
Aşırı tüketim ahlaki bir problemdir. Bu ahlaki problemin adı bizim geleneğimizde israftır. İsrafın sözlük manası aşırı gitmek ve haddi aşmaktır. İsraf eden kişiye müsrif denir. Kur’an-ı Kerim’e göre “Allah müsrifleri sevmez”. İsraf yapan kişi, tüketimi vasıta değil gaye olarak görür; tüketim onun için en büyük zevk kaynağı hâline gelir. Bundan daha kötüsü müsrif sadece kendisini düşünür, paylaşma düşüncesinden uzak bir şekilde eldeki kaynakları sadece kendisi tüketmek ister.
Bizim geleneğimizde “mülkiyet hakkı” ile “tüketim hakkı” arasında fark vardır. Daha açık bir ifadeyle, bir şeye sahip olmak onu hiçbir sınırlama olmaksızın tüketme hakkını size vermez. Kendi malınız bile olsa, ihtiyacınızdan fazla tükettiğiniz zaman israf ve haram olur. Böyle bir mülkiyet anlayışı modern kültürde yoktur. Ülkemizdeki tabiî zenginliklere rağmen, yoksulluk içinde kıvranmamızın nedeni israf ekonomisidir.
İsrafa dayanan bir ekonomi, enflasyon canavarına mahkûmdur. Enflasyon dedikleri, israfın doğurduğu bir musibettir.

Hiç yorum yok: