ÜLKE POLİTİKASI OLARAK OKUL ÖNCESİ
EĞİTİME VERİLEN ÖNEM
Okul Öncesi Eğitimin Milli Eğitim Şuralarındaki Yeri: XII. Milli Eğitim Şurasında; Okul öncesi eğitimde % 4’ lük bir okullaşma oraninin % 10’ a çıkarılması ; okul öncesi eğitim çalışmaları için gerekli fiziki ve sosyal ortam standartlarının geliştirilmesi; okul öncesi eğitim kurumlarında çalışacak rehberlik ve denetleme görevlerini yapacak yeterli sayıda personelin bulundurulması ; okul öncesi eğitim ile ilgili, eğitim araç ve gereçlerinin ihtiyacı karşılayacak seviyeye getirilmesi , kararlaştırılmıştır.
Okul Öncesi Eğitimin Kalkınma Planlarındaki Yeri: beş yıllık kalkınma planlarında okul öncesi eğitim gözden geçirildiğinde, 1. beş yıllı kalkınma planında okul öncesi eğitime yer verilmediği görülmektedir. 2.3.4. ve 5. beş yıllık kalkınma planlarında okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması ile ilgili hedefler tespit edilmiştir. 5. beş yıllık plan dönemi sonunda ilkokul öncesi okullaşma oranı % 10’a çıkarılacaktır. Bu hedefin gerçekleştirilmesi ve anaokullarıyla anasınıflarının yaygınlaştırılması için kamu ve özel kuruluş imkanlarından azami derecede yararlanılacaktır.
ANA OKULUNA GİTMEK ÇOCUĞA
NELER KAZANDIRIR ?
Çocuğun oyun gereksinimini en iyi karşılayan toplumsal kurum, “anaokulları” dır. 3-6 yaş çocuklarının eğitimini gerçekleştiren anaokulunu, annenin yokluğunu giderecek bir kurum olarak değil de, annenin tek başına çocuğun üzerindeki ilk yıllardaki rolüne katkıda bulunan ve bu rolü yaygınlaştıran bir kurum olarak değerlendirmek gerekir.
Anaokulu, ilkokula hazırlık olmaktan çok, ailenin dışına atılan ilk adım olarak düşünülmelidir. İlk 3 yıl içinde çocuk, model olarak aldığı anne ve babasından alabileceğini alır ve kendisine tanınan fırsatlar ölçüsünde belirli bir psiko-sosyal olgunluğa varır. Ancak bu gelişim sınırlıdır.
Froebel’ in deyişiyle : “ anaokulunun amacı, öğrenmeye ilgi uyandırmaktır.” Anaokulu, çocuğa bilgi aktarmaktan çok, çocuğun içinde var olan yeteneklerin serpilip gelişmesine yardımcı olur. Çocuk, anaokulunda en iyi oyun ortamını bulur, işbirliğini geliştirrir, yaşıtlarıyla ilişkiye girer. Anaokulu çocuğa, kendi hakkını korurken, paylaşmayı ve başkalarının özgürlüğünü zedelememeyi öğrenir.
Anaokulları, çocukların sözel faaliyetlerine önem veren ve onlara hareket imkânı hazırlayan kurumlar olmalıdırlar. Anaokulunda renk, sayı ve kavramlar çocuğun düşüncesine uygun bir biçimde somuta indirgenerek verilir. Parmak boya ve resim faaliyeti, su oyunu, kum oyunu, ritmik jimnastik, bloklarla oynama önde gelen oyun dizileri arasında sayılabilir. Çocukların en hoşlandıkları dramatik oyun köşeleri, doktorculuk, bebekçilik, bakkalcılık köşeleridir. Çocuk, en iyi ve örgütlü oyun ortamını anaokulunda bulur.
Anaokulunun temel öğretim programı içinde insan ve hayvanları tanıtma, ülkemize ve dünya ülkelerini tanıma, önemli olay ve günlerle, trafik, görgü gibi çeşitli kuralları öğrenme sayılabilir.
Anaokulu aynı zamanda kuralları en etkili bir biçimde öğretebilen bir kurumdur. Çocuk yaşıtlarıyla ilişkiye girerek birlikte yaşamayı, yemek yemeyi, uyumayı ve oynamayı öğrenir. Böylece başkalarının özgürlüğünden haberdar olur. “Ben” ve “başkasi” kavramalarının bilincine vararak yardımlaşma ve işbirliği duygusunu geliştirir.
Anaokullarının çocukları ilkokula hazırlayan birer kuruluş niteliğinde olmaları önemlerini daha da arttırmaktadır. Toplumsal işlevleri büyük olan anaokulları çocukları barındıran değil fakat onları eğiten ve biçimlendiren çok önemli eğitim kurumlarıdır. Bu tür kurumların yalnızca ticari amaçla açılmaları, çocukların gelişimlerini olumsuz açıdan etkiler.
Birlikte yaşama ve çalışmayı öğrenirken, çocuğu ayrıntılarıyla kopya edeceği,sağlıklı bir öğretmen modeline ihtiyacı vardır. Bu sebeple anaokulu okulu öğretmeninin olumlu bir model oluşturmasının yanında, yeterli düzeyde pedagojik formasyona sahip olması ve mesleğini sevmesi gerekmektedir.
Gelişim yıllarında sağlıklı bir anne çocuk ilişkisinde çocuk zamanla, annesini ona doyum veren, bakan ve onu koruyan bir birey olarak görür. İhtiyaçları karşılanan bebek anneye güvenmeyi öğrenir. Güven duygusunun yapı taşları da böylelikle atılmış olur. Eğer anne çocuğa karşı tutarlı, kararlı ve olumlu ise, çocukta doyum bulacağına dair bir temel duygusu oluşmaya başlar.
Gelişim yılları boyunca ana-babası tarafından bir birey olarak kabul edildiğini, dinlendiğini, sevildiğini, görüşlerine saygı duyulduğunu gören çocukta kendine saygı, özgüven gelişir. Özgüven, “ bireyin kendisini yetenekli, önemli, başarili ve degerli ” biri olarak algılama derecesi olarak tanımlanabilir.
Okul öncesi eğitiminin amaçlarından biri de , çocuğun anaokulunda kendi kişiliğine karşı olumlu bir tutum geliştirmesidir. Çocuğu okul öncesi eğitimi sırasında yaşantıları mutlu ve anlamlı olursa, ilkokula kendine yönelik olumlu duygularla başlaması ve başarı olasılığı artacaktır. 3 yaşında başlayan okul öncesi eğitim, çocuğa kendini tanımayı, yeteneklerinde haberdar olmayı ve ona akranlarından farklı olan özelliklerini öğretir.
Bedensel, sosyal, zihinsel, duygusal gelişimlerini sağlamada okul öncesi eğitim kurumlarının önemli katkısı, özellikle çocuk, ilköğretime başladığında kendisini göstermektedir. Araştırmalar, okul öncesi eğitim kurumlarında eğitim gören çocukların bu eğitimi görmeyenlere kıyasla ilkokulda daha uyumlu ve girişken, sosyal etkinliklerde daha başarılı olduklarını ortaya koymaktadır.
Piaget’ e göre çocuğun öğrenmesinde, otonomi ( kendi kendine yönetme ) çok önemli bir faktördür. Çocuk sorusunun yanıtını öğretmenden almak yerine kendi başına bulup keşfettiği takdirde öğrenme etkili olmaktadır. Etkin öğrenme, çocukların seyredip dinlemekle yetinmeyip, bu sürece etkin olarak katıldığı anlamına gelir. Etkin öğrenme, doğrudan deneyimler, etkin araştırma olanakları sunar.
Böyle bir öğrenme ortamında çocuk, ne yapacağına karar verir. Çocuğun çeşitli biçimlerde kullanabileceği bol miktarda malzeme vardır. Okul öncesi eğitim bu malzemeyi özgürce kullanabilir. Yapmakta olduğu faaliyeti anlatır. Yetişkinler ve akranlar, çocuğun problem çözme ve yaratıcılık çabalarını görüp teşvik ederler.
Çocuk merkezli sınıf ortamlarında çocuk, faaliyet alanı olarak kitaplık köşesini, fen köşesini, dramatik veya inşa oyunu köşesini, yazma ya da dinleme köşesini, sanat köşesini, su veya kum havuzunu seçebilir.
Böylelikle çocuk;
• Kendi zaman ve enerjisini gerektiği gibi kullanarak, neyi nasıl yapacağına ilkişkin tercihler yapma ve karar alma fırsatı bulur.
• Kendi seçtikleri amaçları ve görevleri özgür bir biçimde ve sorumlulukla tanımlama ve yeteneklerini geliştirme fırsatı bulur.
• Arkadaş ve yetişkinlerle grup planlamasi yapmak ve ortak çaba gösterme konusunda firsat bulur.
• Düşüncelerini dile getirebilme ve başkalarina iletebilme şansini elde eder.
Bu nedenlerden dolayi, okul öncesi dönemi çocugu, annenin çalişip çalişmadigina bakilmaksizin anaokuluna gitmelidir. Anacak ana-baba anaokulunun seçimine özen göstermeli, bakim yerine egitimi temel alan kurum seçilmelidir. Kurum seçiminde fiziki koşullar kadar, izlenen egitim programi, ögretmenin niteligi ve egitsel araç gereçle oyun malzemeleri dikkate alinmalidir.
Anaokulunda çocuk, temelleri daha dogumdan itibaren evde atilmaya başlanan, ancak çok kere kararli bir tutum bulunmadigi için, istenilen düzeye ulaşamayan temel alişkanliklari ( yemek, uyku, tuvalet, temizlik ) kazanma yolunda olumlu adimlar atabilir.
Burada degişik yetişkinlerle karşilaşan çocuk, ayrica yaşitlari ve kendisinden daha büyük ve daha küçük çocuklarla bir arada oynamayi, onlarin istekleri ile kendi istekleri çatiştiginda kimseye zarar vermeden bunun üstesinden gelebilmeyi de ögrenebilir.
Bir okul öncesi kurumda belirli bir zaman dilimi içinde bir sira düzen izleyen faaliyetler, çocugun zaman kavramini ve bunun insan yaşamindaki yerini ve önemini ögrenmesine yardimci olur.
Okul öncesi kurum, ögretmenin denetim ve uyarilari ile çocuklara okuldaki eşyalari ve oyuncaklari ortaklaşa kullanmayi birbirlerinin sirasini ve hakkini gözetmeyi ve birbirleri için bir şeyler yapabilmeyi ögretebilecek en iyi ortamlarda birisidir.
Yemek sirasinda arkadaşlarina ekmek servisi yapmanin, onlarin bardaklarina su doldurabilmenin çocuk için zevkli bir ugraş oldugu kadar gelecekte kuracagi insan ilişkileri için de olumlu bir temel oluşturacagi kuşkusuzdur.
Çocuklar evde yapamadiklari birçok faaliyeti anaokulunda gerçekleştirirken, arkadaşlari ile konuşarak onlarin düşüncelerinden haberdar olurlar. Kendi görüşlerini ve düşüncelerini rahatça ifade edebilirler. Hatta oynadiklari oyunlarda, gerek evde gerekse okulda yakinlari ve arkadaşlarina karşi duygularini ifade etmek firsatini bularak rahatlarlar.
Okul öncesi kurumlarin yararlarini sayarken listeyi daha çok uzatmak mümkündür. Ancak unutulmamasi geren bir nokta var ki çok kere gözden kaçmaktadir. Okul öncesi kuruma vererek ailenin tüm sorumluluktan kurtulmuş oldugu fikri. Böyle bir düşüncenin kesinlikle yanliş oldugunu söylemek gerekir. Ana-baba olarak çocugumuza karşi sorumlulugumuz yaşamin her döneminde devam etmektedir. Hele bebeklik ve çocukluk gibi ilk dönemlerde bu sorumlulugumuzu hiçbir kişi ve kurum yardimi azaltamaz.
5 Ağustos 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder