KİM
DEMİŞ BİR GÜN…! SİZİNDİR 365 GÜN
(….Bizim
kadınlarımız:korkunç ve mübarek elleri ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen ve soframızdaki
yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve
ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve kara sabana koşulan …..bizim olan
kadınlar,..)Nazım
HİKMET
8
Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi
çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak
polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da
çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması
sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000'i aşkın
kişi katıldı.
26
- 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale
bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı)
Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857
tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın
"Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya
Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul
edildi.
Türkiye'de 8
Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü"
olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın olarak
kutlandı, kapalı mekânlardan sokaklara taşındı. "Birleşmiş Milletler
Kadınlar On Yılı" programından Türkiye'nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında
"Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri
Darbesi'nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984'ten
itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Kadınlar
Günü" kutlanmaya devam ediliyor.
Size
verilen değer toplumun geleceği yerdir.Sadece Bir gün hakkınızı hukukunuzu
savunacak kadar ilgi gösteriyorsak vay halimize..!
İnsanlık
mektebinin ilk hocası kadındır. “Kadın sefil olursa, elbet alçalır beşer.”
Orta
Asya’da kurulan ilk Türk devletlerinde kadın ve erkek eşit haklara sahipti.
Devlet yönetiminde, hakanların yanında hatun adı verilen eşleri de söz
sahibiydi. Toplumda tek eşlilik prensibine bağlı kalınır, ev eşlerin ortak malı
sayılırdı. Namus ve iffete büyük bir önem verilirdi. Kurtuluş Savaşı
yıllarında, erkeği cepheye giden Türk Kadını, çocuğunu yetiştirmiş ve evinin
geçimini sağlamıştır. Hatta silâh ve cephane taşıyarak savaşa katılmıştır. Bu
davranışı ile Türk Kadını, Türk toplumundaki önemli yerini bir defa daha ispat
etmiştir. Türk toplumunda ailenin, ailenin içinde de kadının yeri ve önemi
büyüktür.
Bizim
örf ve adetlerimize göre yuvanın gerçek sahibi olan kadın , “ailenin ve
toplumun” temel direğini oluşturmaktadır....
Kadınlar
yuvamızın yanı sıra, ulusal gücümüzdür...
Ülke
nüfusunun yüzde ellisinden fazlasını oluşturan kadınlar, ülke yönetiminde daha
çok söz sahibi olmalıdır. Ülkemiz yüzde yüz kapasite ile çalışarak ancak
“beklenen ve hedeflenen” ideal, gerçek yerine ulaşabilir.
“İnsanlar dünyaya mukadder oldukları kadar
yaşamak için gelmişlerdir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir
toplumun bir uzvu faaliyette bulunurken diğer uzvu atalette olursa, o toplum
felç olmuştur. Bir toplumun hayatta çalışması ve muvaffak olması için
çalışmanın ve başarılı olabilmenin bağlı olduğu bütün sebep ve şartları kabul
etmesi gerekir. Bundan dolayı bizim toplumumuz için ilim ve fen lâzım ise
bunları aynı derecede hem erkek ve hem de kadınlarımızın kazanmaları gerekir”.Diyen
Atatürk bu sözleri ile kadınlarımıza verdiği önemi ifade etmiştir.
Kurtuluş
Savaşı’nda erkeklerin yanında kahramanca savaşan Kara Adile Hanım, Mustafa
Kemal Atatürk Tarsus’a geldiğinde önünde diz çökmüş, Atatürk’ün ellerine
sarılmış, Atatürk o yüksek, asil karakter ve ruh inançla, Adile Hanım'ı yerden
kaldırdıktan sonra gözleri yaşla dolu şöyle demiştir;
“Kahraman Türk
Kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlarımız üzerinde göklere kadar
yükselmeye layıksın...”
Anamız,
kız kardeşimiz, kız çocuklarımız, eşimiz, kadınlarımız…Kim demiş kadınlar günü bir gündür .. 365 gün sizindir. Toplum
yaşantımızın her bölümünde yer almasını bilen Türk Kadını, toplumda gerçek ve
hak ettiği yerini almalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder